Dev bir bahçe böceğiyim ben, kimsenin ezmeye cesaret edemediği. Adım Frataly. Çok çirkin olabilirim ama bence böcek olduğum için çok şanslıyım. Çünkü hayatım bahçelerde geçer. Yeşilliğin içinde doğarım, birkaç yağmur damlası dolu koca yapraklarda ölürüm.
Evcil hayvanlara karşı özel bir sempatim var, patileri hep yumuşak olur ve benden çok çekinirler. Beni gördükleri an, gözleri parlar, eğilir büzülür, bi’ fena olurlar. O yüzden onlarla karşılaşmak, oynamak çok keyifli olur. Çekine sıkıla patileriyle yaptıkları küçük darbeleri hiç acıtmaz canımı, ve bunlar benim çok hoşuma gider.
İstediğim yükseklikten atlayabilirim. Arada bir kanatlarımı kullanırım. Uçarken pırpır diye ses çıkartırım. Bazen kendimi yormam, boşluğa doğru bırakırım siyah bedenimi. Ne kadar yüksek olursa olsun düşünce acımaz canım. Belki ters dönerim, bi süre gökyüzünü seyrederim. Sıkılırsam ince bacaklarımla bi’ kaç airobik hareket yapar eski halime gelirim.
Bir çok böcek arkadaşım var, sağolsunlar çok iyi davranırlar bana. Bok böceği özellikle. En dibe batmış olmanın vermiş olduğu eziklik duygusu yüzüne yansır onun. Suratına baktığında hayatının çoktan bitmiş olduğunu anlarsın ama o bunun farkında değildir. Ölüden tek farkı hareket ediyor olmasıdır. Ama ne olursa olsun iyi çocuktur. Etrafı temiz tutar, ortalıkta bi’ b*k bırakmaz.
Bir de kırkayak’ımız var. Acaip sosyal. Kırk ayağıyla ortama ayak uydurur. Gecenin üçünde gelir, 2 duble atar, şarkılar söyler, 40 üşengeç adımla evinin yolunu tutar. O sarhoş haliyle tebeşirle çizilmiş düz çizginin üzerinde hiç zorlanmadan yürüyebilir. Birkaçmilyon promil alkollü çıksa da gider yirmibeşbin kişiye bale yapar. Ayaklarıyla piano da çalar. Bazen tatile birlikte çıkarız, mecburen otobüsü kiralarız. Kırk ayak için her koltuğa tek tek para öderiz. Olsun, tatil bu, paranın ne önemi var?
Geceyi çok severim. Işığı da öyle. Parlayan her şey ilgimi çeker. Çünkü hepsi sana benzer. Nerede bir ışık görsem, orda olduğunu ümit eder pırpır uçarak oraya gelirim. Seni orda bulamayınca sinirlenir, bunu kabullenemez ve kendimi oradan buraya vururum. Sersem olana kadar, seni unutana kadar çarparım etrafa. Ve yere düşerim, başım döner, aklım durur, bi’ süre unuturum yokluğunu. Kendime geldiğimde sabah olmuştur, güneş doğmuş her şey yeniden başlamıştır. Seni yeniden hatırlarım, yeniden sevmeye başlarım. Seni canım çeker, kendimi çok eksik hissederim. Seni bulmak için geceyi beklerim. Işıklar yanar, parlar gece. Seni bulabilmek için uçarım pırpır… pırpır… pırpır…
Biter gece, ve ben yine bulamam seni.
Seni çok özledim
Lampyris
Işığını özledim.
Gecemi aydınlatan varlığını özledim.