Micho2 Michougué <body><script type="text/javascript"> function setAttributeOnload(object, attribute, val) { if(window.addEventListener) { window.addEventListener('load', function(){ object[attribute] = val; }, false); } else { window.attachEvent('onload', function(){ object[attribute] = val; }); } } </script> <div id="navbar-iframe-container"></div> <script type="text/javascript" src="https://apis.google.com/js/platform.js"></script> <script type="text/javascript"> gapi.load("gapi.iframes:gapi.iframes.style.bubble", function() { if (gapi.iframes && gapi.iframes.getContext) { gapi.iframes.getContext().openChild({ url: 'https://www.blogger.com/navbar/14364200?origin\x3dhttp://michougue.blogspot.com', where: document.getElementById("navbar-iframe-container"), id: "navbar-iframe" }); } }); </script>

Salı, Ekim 28, 2008

ömrüm diyorum şimdi ömrüm
üzgün bir çocuksun sen ve yalnız
öyle kal çünkü bu dünyada
sana en çok mutsuzluk yakışıyor.

Ahmet Telli

Perşembe, Ekim 09, 2008

yaz/sonbahar

O zamanlar ben bir yaz genciydim. Yüzümden güneş akardı. Denizin maviliği kokardım ve geceye öyle benzerdim ki bazen, yıldızlar tünerdi senden sonra çoğu beyazlayacak olan saçlarıma. Sen de sonbahar gibiydin. İçinde bir hüzün beslerdin ve kahverengiydi omuzlarına usulca düşen saçların. Sararmış gibiydi biraz dokunuşların. Bir esinti olurdu, çeker giderdin, ucun nerede çıkar hiç kestiremezdik. Hep benden önde oldun sen. Ben kayboldum hep varlığında. Karıştım sana usulca ve sen oldum kış olup bahara varana dek. Ne zaman kendimi bulsam sen hep geride kalmıştın ve ben ne zaman sana karışmak istesem kendimden vazgeçmem gerekti. Seninle oldukça kendimi, kendimle oldukça seni kaybettim. Bilemedim. Bu işin sırrı nedir bir türlü çözemedim.

Cuma, Ekim 03, 2008

Momo

Benim bir adım momo,
Diğeriyse asıldı devrimden hemen sonra gecenin bir yarısı.
Bu ateş kentinde doğup büyürken
Sadece bir adım kaldı benim: momo.

O zamanlar acı yeşeriyordu arka bahçemizde,
Tohumları ekeni hiç bulamadılar.
O yüzdendir bu kentte her şey mubah artık.


Bu kentin sararmış kitaplarda yazılı tarihinden geriye kalan tek şey
Hayalet gibi gezinen çocuklarıdır
Ve hepsinin sadece bir ismi vardır,
İkiyi onlara hep çok gördüler.

Her gün çığlıklarla sökerdi şafak
ve biz ancak o zaman anlardık
kirlenmeyen tek şeyin rüyalar olduğunu.
Bu oyun nasıl çıkmışsa artık hiç bilmem
Umutlardan evler yapılıp yakılıyor
içinde cayır cayır yanıp acıya doyabilmek için.
Çünkü bu kente düştükleri ilk günden beri
Acıyla emzirildi onlar.
Acı olmadan
-iyi bilirim-
asla düş kuramaz çocuklar.

Ama bu kentte
düşler de yasaklanacak diyorlar.
Yağmur bu kentin üstüne bir daha düş/mez artık.

kabusgecekokuarayışlar

Soluk soluğa, kan ter içinde yataktan fırlayıp sakinleşmek için çırpındığımız gecelerde birbirimize anlattığımız o çok karmaşık rüyalardaki gibi bir kabusun içinde sıkışmış gibiyim. İşin kötü yanı, yanımda değilsin. Gecenin bu geç saatinde, sokakta annesini bulabilmek için çırpınan yavru kedi gibi çaresizce seni arıyorum senden geriye kalan tek şeye, yatağıma sinen kokuna sığınarak. Her dakika tekrar bulup yine kaybediyorum seni. Yüreğime bir acı gömülüyor. Gözümü kapatıp yokluğuna boğuyorum kendimi. Sonra bunun hiçbir şeye yaramayacağını yüzüme haykırıyor gece. Sabaha kadar yatağımda bıraktığın boşluğun ve özleminle boğuşmak zorunda kalıyorum. Sanki hiç bitmiyor gece. Bitmek bilmeyen seni arayışlarım gibi…