
bill gates saniyede 300 dolar kazanıyormuş. oldu, dedim. sayıyorum : 1, 2, 3; artık cebinde 1000 dolar var! sonra yine sayıyorum: 1, 2, 3; artık onun 1000 doları daha oldu! sonra 1000 dolara 1 ay boyunca tatil yapmadan 18 saat çalışan insanlar geliyor aklıma, hemen hesap yapıyorum; eğer 1 ayda 30 gün varsa, 30 günde 720 saat var, 720 saatte 43200 dakika var, 43200 dakikada tam olarak 2592000 saniye var. böylelikle 1 ayda tam 2592000 saniye olduğunu söyleyebiliriz. 1 ay boyunca gecen her saniyede 300 dolar kazandığını düşünürsek tam olarak 777600000 dolar ediyor ki, oha diyorum, belki de ben yanlış hesaplıyorum, çünkü inanılmayacak bir hesap çıkıyor karşıma. sonra yine sayıyorum: 1, 2, 3 ve yine o 1000 dolar kazanıyor. ben 10 dakikadır onun kazandığı parayı hesaplamaya çalışıyorum, 10 dakika da 600 saniye geçiyor, 600 saniye boyunca o 18.000 dolar kazanıyor, ben yerimde sekiyorum. ama mesele bu değil zaten. mesele resimdeki bu adam.

ona bakıyorum, 3 saniye geçiyor, bill 1000 dolar daha kazanıyor, o hala birilerinden yardım bekliyor. aradaki uçurumu düşünüyorum, sonra o uçurumdan düşüyorum, düşüyorum, düşüyorum, o kadar yüksek ki, bir türlü dibi bulamıyorum, düştüğüm süre boyunca saniyeler geçiyor, o saniyeler paraya dönüşüyor, dönüştükçe uçurum büyüyor, büyüdükçe uçurum ben ve bizim gibiler hep düşüyor. bu adam düşüyor. dünyanın yarısından çoğu düşüyor. dünyanın kendisi düşüyor. inançlar, umutlar, mutluluklar ardımdan düşüyor, onları havada görüyorum, düştükçe hızlanıyorlar, hızlandıkça benden önce düşmeye başlıyorlar, kaybediliyor bir şeyler, havada kalıyor her şey, sonu gelsin artık, diyorum, sonu hiç gelmiyor. düşmekten sıkılıyorum, bu adama dönüyorum, hadi bir oyun oynayalım seninle, diyorum; adı, "Üçe kadar saydım, bill kazandı 1000 dolar!"