Micho2 Michougué <body><script type="text/javascript"> function setAttributeOnload(object, attribute, val) { if(window.addEventListener) { window.addEventListener('load', function(){ object[attribute] = val; }, false); } else { window.attachEvent('onload', function(){ object[attribute] = val; }); } } </script> <div id="navbar-iframe-container"></div> <script type="text/javascript" src="https://apis.google.com/js/platform.js"></script> <script type="text/javascript"> gapi.load("gapi.iframes:gapi.iframes.style.bubble", function() { if (gapi.iframes && gapi.iframes.getContext) { gapi.iframes.getContext().openChild({ url: 'https://www.blogger.com/navbar/14364200?origin\x3dhttp://michougue.blogspot.com', where: document.getElementById("navbar-iframe-container"), id: "navbar-iframe" }); } }); </script>

Cuma, Eylül 14, 2007

Hayatın içi dolu : sorular & cevaplar.

Yeni gömlek giymeye karar vermek için koca dünyanın tekrar dönmeye başlaması gerekiyorken, bir asırdır geçmekten bıktığımız o sokağın kaldırımına dökülmüş kırmızı converse’i gördükten sonra, o benim olmalı, demek için, diyebilmek için daha ne kadar süre beklememiz gerekiyor? Söyle bana, ne zaman iyi şeyler gelecek başımıza? Tek çarenin bir gökdelenin üstüne çıkıp kendini bırakmak olduğu fikrini ne zaman çıkarabileceğiz aklımızdan?

Soruları sevmiyorum. İçinde hep bir alış-veriş oluyor. Bir beklenti. Bir karşılık. Oysa cevapsız soruların daha etkileyici olduğunu düşünürüm hep. Bana öyle gelir.

Kötümserlik iyidir ama. Her şeyin en kötüsünü düşünürsün, sonra başına gelir, buna hazırlıklı olduğun için o kadar etkilenmezsin. Ya üzüntü? O her zaman var, kimin umurunda?

Gelelim sana…
Ve senin şu soruna…

Seninle en çok el ele tutuşmayı seviyorum. El ele dolaşıp, mısır yemeyi, daha doğrusu yemeye çalışmayı seviyorum. Mısır tek elle yenmez, doğrudur. Ama biz yeriz. Bizim için doğrular yeri geldi mi hiçbir şey ifade etmez.

Seninle bir yerlerde oturup sıkıntıdan patlamayı seviyorum mesela. Garsonun 10 dakikada bir gelip bir şeyler içip içmediğimizi sormasını ve bu sorulara senin hep hayır diye cevap vermeni, garson sinirli bir şekilde arkasını dönüp giderken bana bakıp haylaz bir çocuk gibi gülümsemeni seviyorum.

Coca Cola gibi hayatın tadı olmanı, rocco gibi çok şeker olmanı, albeni gibi her şeye bir bahane bulmanı, çikolatalı gofret gibi seni sevmeyenin hiç olmamasını seviyorum ben. Seviyorum işte, bazılarına çocukça gelse bile. Ki bence biz zaten birlikteyken tam bir çocuk oluyoruz, bu da bize özel bir şey.

Bir masal kahramanı olmak istesen hangisi olurdun diye sorulduğunda, heidi, diye cevap vermeni ve benim de bu soruya, çoban peter, diye cevap vereceğimden emin olmanı seviyorum sonra. heidi... hayyyyyyyyyyydiii... deine welt sind die bergeee… heidiii haydiiii.... komm nach haus', find dein glück, komm zu uns wieder zurüüüüüück… diye şarkılar söyleyip sokağın ortasında herkesin bize bakmasına sebep olmanı seviyorum ben.

Karda kışta pencerenin hiç kapanmamasını, kar yağınca “aa kar yağmış” diyip yalın ayak karda deliler gibi koşuşturmanı seviyorum. Bir şeye canının çok sıkılmasından sonra ağlama öncesi gözlerinin dolup o gururlu titremeni seviyorum. Sevişirken de aynı şeyi yapıyorsun. Nefes almaktan vazgeçiyorsun. Korkuyorum önce. Sonra kendine gelip göz kapaklarını açıyorsun. Hep karşında olmayı, o an birbirimizin gözlerine uzun uzun bakabilmeyi seviyorum. Böylece, dünyanın bir anda kabuk değiştirmeye başladığını hissedebilmeyi, her şeyin bir anda yenilenmiş olduğunu görebilmeyi seviyorum.

Ama en çok seni seviyorum.

Zaten aşk iyidir demiş Edip Cansever.

Aşk iyidir bak
Duyumunu artırır insanın
Hele don gömlek sabahları
Tıraş olacağını duyarsın
Yeni gömleğini giyeceğin gelir
Bir yeni biçim eklersin insan olacağa
Masaya, merdivene, aynalı dolaba
Derken ardından sipin işi bir kahvaltı
Amanın dersin bu ne delice gidiş
Paldır küldür açar mıydı fıstık ağacı
İspinoz düşünür müydü
Deli olan kaşınır mıydı
Kolların upuzun Walt Whitman'ı okumaktan
Ağzın desen bir karış açık
Sokaklar yok mu, o sokaklar
Önce bir yeşile işkilli
Evlerde büyümeler, alıp başını gitmeler olacak
Kızıp duracaksın üstüne başına konan toza
Televizyondaki ise
Usanmak, hızını eksiltmek dendi mi
Cin ifrit kesileceksin birden…

2 Comments:

Blogger enci bıdılamış..

Michcim, ne desem boş şimdi!

14 Eylül, 2007 03:48  
Anonymous Adsız bıdılamış..

Söylenmesi gerekeni söyledin zaten. Bu kafii.

15 Eylül, 2007 02:48  

Ben de bıdılamak istiyom!

<< Home