Eve Dönebilsek...
Işıklarda durmuşlar bir süre. Teneke yığınlarının içinde büyümek ne kadar da sıkıcı bir şey demiş protego. Ama seyahat etmek güzel şey, iyi yanından bak diye cevap vermiş diğeri. Deniz yolundan gitmişler bir süre. Gitmişler. Saatlerce bitmemiş mavilik. Sonra yeşile varmışlar. Asırlık ağaçlar, küçük ahşap evler, birkaç bekçi köpeği… Burayı sevdim ben, çok sessiz, demiş protego. Dur burada, sevdim burayı diyorum, dur. Onu dinlememiş diğeri. Kırmızı kutu ilerliyor hala, geçiyor hayatından diğer güzel her şey gibi bu da. Durmuyor. Gözleri doluyor, içinin yarım asırdır dolduğu gibi, boşaltacak bir yeşillik bulmuştu ama, durmadı yine, bu da geçti hayatından bir anda.
Yine saatler geçti aradan.. Dinlenmek için durdular ilk defa. Bir tesiste yol kenarında küçük beyaz masalardan birine oturmuş şekersiz kahveyi yudumluyorlar. Yüzünü ekşitiyor, kahvenin hiç tadı yok, diye söyleniyor diğeri. Hava soğuk biraz. Üşümüş ikisi de. Sarılamayacak kadar bir şeyler kırık içlerinde. Dur, dedi ya protega. Durmadı diğeri. Onun yüzünden bir şey daha kaybedildi tam sahip olacakken. Nasıl olur ki? Oluyor işte. Hayat bu, her şey oluyor. Yolu izliyorlar. Kırmızı kutular, mavi kutular, beyaz kutular geçiyor hızlıca. İçlerinde birbirinden farklı hayatlar, içlerinde kayıplar, kazançlar, içlerinde üzüntüler, mutluluklar, içlerinde aşklar var ve yalnızlıklar…
Gözleri dalmış birinin. Diğeri izliyor onu. Ne düşünüyorsun, diye soruyor. Cevap veriyor protego, hiç. Keşke gerçekten öyle olsa, tüm düşüncelerden arındırabilse kendini. Kendi bile inanmıyor hiçbir şey düşünmeden 1 dakika bile durabileceğine. Bu da benim lanetim işte. Durmadan, hayatım boyunca hep düşünmek zorunda kalacağım bazı şeyleri diye geçiriyor içinden. Yoruluyorum artık, diyor. Gitmekten, düşünmekten, ilerlemekten, bir şeyleri hep geride bırakmak zorunda kalmaktan… Değişecek her şey, diyor diğeri. Zamanı gelince her şey düzelecek. İnanmıyor ona. İnanmak istiyor ama, inanamıyor.
Keşke yanlarında olsam, durun, gittiğiniz sürece, bir yer aradığınız sürece geride bırakacaksınız her şeyi, düzelmeyecek hiçbir şey diyebilsem onlara. Engel olabilsem, ya da dünyayı dolaşsak, tekrar, başladığımız yere, ilk ele ele tutuştukları, ilk öpüştükleri o eve geri dönebilsek…
Gölgelerin gücü adına, hadi dönelim geri, eskisi gibi güzel olsun her şey.
Yine saatler geçti aradan.. Dinlenmek için durdular ilk defa. Bir tesiste yol kenarında küçük beyaz masalardan birine oturmuş şekersiz kahveyi yudumluyorlar. Yüzünü ekşitiyor, kahvenin hiç tadı yok, diye söyleniyor diğeri. Hava soğuk biraz. Üşümüş ikisi de. Sarılamayacak kadar bir şeyler kırık içlerinde. Dur, dedi ya protega. Durmadı diğeri. Onun yüzünden bir şey daha kaybedildi tam sahip olacakken. Nasıl olur ki? Oluyor işte. Hayat bu, her şey oluyor. Yolu izliyorlar. Kırmızı kutular, mavi kutular, beyaz kutular geçiyor hızlıca. İçlerinde birbirinden farklı hayatlar, içlerinde kayıplar, kazançlar, içlerinde üzüntüler, mutluluklar, içlerinde aşklar var ve yalnızlıklar…
Gözleri dalmış birinin. Diğeri izliyor onu. Ne düşünüyorsun, diye soruyor. Cevap veriyor protego, hiç. Keşke gerçekten öyle olsa, tüm düşüncelerden arındırabilse kendini. Kendi bile inanmıyor hiçbir şey düşünmeden 1 dakika bile durabileceğine. Bu da benim lanetim işte. Durmadan, hayatım boyunca hep düşünmek zorunda kalacağım bazı şeyleri diye geçiriyor içinden. Yoruluyorum artık, diyor. Gitmekten, düşünmekten, ilerlemekten, bir şeyleri hep geride bırakmak zorunda kalmaktan… Değişecek her şey, diyor diğeri. Zamanı gelince her şey düzelecek. İnanmıyor ona. İnanmak istiyor ama, inanamıyor.
Keşke yanlarında olsam, durun, gittiğiniz sürece, bir yer aradığınız sürece geride bırakacaksınız her şeyi, düzelmeyecek hiçbir şey diyebilsem onlara. Engel olabilsem, ya da dünyayı dolaşsak, tekrar, başladığımız yere, ilk ele ele tutuştukları, ilk öpüştükleri o eve geri dönebilsek…
Gölgelerin gücü adına, hadi dönelim geri, eskisi gibi güzel olsun her şey.
2 Comments:
farklı bir yazı olmuş eline sağlık..
farklı bir ruh hali içinde olunca insan, böyle şeyler çıkabiliyor ortaya... sağol.
Ben de bıdılamak istiyom!
<< Home