Micho2 Michougué <body><script type="text/javascript"> function setAttributeOnload(object, attribute, val) { if(window.addEventListener) { window.addEventListener('load', function(){ object[attribute] = val; }, false); } else { window.attachEvent('onload', function(){ object[attribute] = val; }); } } </script> <div id="navbar-iframe-container"></div> <script type="text/javascript" src="https://apis.google.com/js/platform.js"></script> <script type="text/javascript"> gapi.load("gapi.iframes:gapi.iframes.style.bubble", function() { if (gapi.iframes && gapi.iframes.getContext) { gapi.iframes.getContext().openChild({ url: 'https://www.blogger.com/navbar/14364200?origin\x3dhttp://michougue.blogspot.com', where: document.getElementById("navbar-iframe-container"), id: "navbar-iframe" }); } }); </script>

Pazartesi, Ağustos 06, 2007

Uzak'a...

Şimdilerde içimde bir sıkıntı var, bir yalnızlık, bir titreme var gece yarısı başlayan, sabaha dek durmayan.. Şimdilerde kusuyorum hayata, aşka acemiliğimi, kan kusar gibi boşaltıyorum içimi, biraz ölerek, biraz bölünerek parça parça.. Kapattığım her kapının arkasına sırtımı verip ağlamaya başlıyorum, ışıkları açmıyorum hiç, en güzel karanlıkta ağlar insan, en güzel aynasız yerlerde hıçkırıklara boğulur. Benim hep kilitli kapılarım, hep aynasız odalarım. Uzun, ince koridorlar, milyonlarca aynasız odalar, hepsi bir cehennem, hepsi sensizlik, hepsi yastığımda bıraktığın o koku… Her kapı sana açılıyor, içine giriyorum, her kapı arkamdan kilitleniyor, her oda aynasız, her diz çöküş bir ağlayış, her çömeliş bir yeniliş, her gözyaşı adım adım sen, her kaybediş yokluğun oluyor.

Bazı şeyler bırakılmıyor geride, kopamıyorsun hiç. Bir yanım seninle gitmiş, diğer yanım yetim, diğer yanım öksüz. Eksik bir hayatı yaşıyorum artık, her gece ölüp ölüp diriliyor bedenim, kuruyan tek şey gözyaşları değil; saksıdaki menekşe, piknikte topladığın papatyalar, üşenmeyip her sabah iki sokak öteden alıp getirdiğin sıcak ekmek, hepsi, ama hepsi arkandan kuruyor yavaş yavaş…

Sen uykudayken, ben her kapıyı yüzüme çarpıyorum artık. Her kapıyı üstüme kilitliyorum. Bir bilsen kaç gecedir soluklanamadım kaybından, ya da bilmesen, görmesen böyle beni. Eski bir şarkı çalıyor şimdi. Nerde gramofon, orada benim dolan gözlerim. Her eski plak senin hediyen sanki. Çalıyorum teker teker, bitince kızıyorum; bu da mı bitti? Bu da mı bitti?

Kimseye söyleme, her kamyon içinde benim kanayan hatıralarımla doluyken solluyor beni. Kimseye söyleme; hep geride kaldım. Sana ne kadar koşsam, o kadar uzaklaştım. Ne olur kimseye söyleme; artık sabahları kırlangıçlar bile gülüyor üstüme. Her gece yastığımın altında sakladığım anılarımız, bir gün gelir çalınır diye korkuyorum, kabuslar sarıyor beni, çığlıklar atarak uyanıyorum, ne olur kimseye söyleme.

Senin de yastığının altında bir şeyler saklı, biliyorum. Seninde içinde var bir huzursuzluk, kemiriyor içini. Oysa istediğimiz sadece bir damla birliktelikti; okyanus değil. Ki beceremedik hiç dünyayla başa çıkmayı. Bir damla birlikteliği bile çekip alamadık elinden hayatın. Neyi hak ettik diye hırpalıyorum kendimi boğazımdan sıkıp, bir cevap yok, sadece var olan suskunluk, ve yastığımdan hiç çıkmayan o kokun. Her şeye değdi, diyorum. Tek zoruma giden şey arkamdan kilitlenen kapılar, aynasız odalar, sabahları bana bakıp kırlangıçların gülüşmeleri, bir de yatağımda gözlerimi açtığım an kaybolan sen, kapadığımda var olan sen, benimle oyun oynayan ben, biraz da açlık, sana, o eşsiz zamana…

uzak'a gitsin.