Micho2 Michougué <body><script type="text/javascript"> function setAttributeOnload(object, attribute, val) { if(window.addEventListener) { window.addEventListener('load', function(){ object[attribute] = val; }, false); } else { window.attachEvent('onload', function(){ object[attribute] = val; }); } } </script> <div id="navbar-iframe-container"></div> <script type="text/javascript" src="https://apis.google.com/js/platform.js"></script> <script type="text/javascript"> gapi.load("gapi.iframes:gapi.iframes.style.bubble", function() { if (gapi.iframes && gapi.iframes.getContext) { gapi.iframes.getContext().openChild({ url: 'https://www.blogger.com/navbar/14364200?origin\x3dhttp://michougue.blogspot.com', where: document.getElementById("navbar-iframe-container"), id: "navbar-iframe" }); } }); </script>

Salı, Temmuz 17, 2007

The Bagi & Flüt, Giez, Camaro, DABILYU

Küçükken 2 tane tavşanım vardı. Birinin ismi bagi, diğerinin de flüt idi. Bugs Bunny’e olan hayranlığım nedeniyle, güzel çiftliğimizden doğum günü hediyelerimden biri olarak istettiğim -doğum günü hediyelerimi genellikle kendim istetirdim- bagi ve flüt bir süre balkonumu işgal ettiler. Büyükçe bir balkona sahiptik. Arada sırada onları içeri alır, koltuk aralarına, masa altlarına kaçışan tavşanları bugs bunny’i kovalayan o avcı gibi kovalar, bir türlü yakalayamaz, kaçtıkları kuytu köşelere havuçlar, marullar bırakır, çıkmalarını saatlerce beklerdik. Evi alt üst eder, “oğlum, ben size demedim mi kovalamayın şunu!” diye annemden azar işitirdik. Saatlerce peşlerinden koşturup tüm enerjimizi yitirdiğimiz anda annem araya girer, tavşanları sanki profesyonel bir avcıymış gibi iki dakikada yakalar, balkona, özel yaptırdığımız ŞEY’E tekrar koyardı. Bu duruma şaşar, biraz da sinirlenir, köşemize çekilirdik. Koşuşturmanın getirdiği yorgunluk ile koltuğa yığılır, saatlerce uyur, güzelce rüyalar görürdük. Geçmişten aklımda kalan birkaç güzel anıdan biridir bu. Pek bir şey hatırlamıyorum o dönemlerle ilgili. Çok uzun zaman geçtiğinden değil tabii ki; bilmiyorum, sadece hatırlamıyorum.

Bu benim kardeşim : Gizemizos Ezgie. Benim gibi iki ismi vardır. İstediğine Gizem diye, istediğine Ezgi diye tanıtır kendini. Bazen aşırıya kaçar, Gizem Ezgi diye iki ismini birden aynı anda kullandığı olur. Bunu ben öğrettim ona; o günden beri çok iyi uyguluyor bunu, aferin. İşte bu arkadaşla kovalardık tavşanları, tipinden de görüldüğü gibi çok iyi “tavşan kovalayabilme” potansiyeline sahiptir kendisi. Ne biliyorsa hepsini ben öğrettim ona. Bazen kendimle gurur duyduğum olmuyor değil. Bu resmini bloguma koyduğumu öğrenirse beni öldürür! Ama ne yapabilirim, anneannem'in gözlükleriyle, tek halka küpesiyle, gözlerini şaşı yapıp flüt gibi bakışıyla çok komik görünüyordu. Arada sırada blogumu okuyor, ne zaman "aaaaaaaaaabbiiiiiiii!" diye bir çığlık attığını duyarsam, içinde blogumu okuduğu anda alarm veren bir sistemi varmış gibi, durumu ne yazık ki çakacak, vaziyet kaçınılmaz olduğu için de zevk almaya çalışacağım. Üzgün köpek bakışı atarak : "Ezgi, vallahi elim kaydı, yoksa koymiiicaaadıımm, afidiiıırrrsınnn," gibisinden ortamı yumuşatmak adına bir kaç laf ederim ama, ne kadar etkili olur, orasını bilemem. Ama o bakışa hiç dayanamadığını çok iyi biliyorum.

Bir arabam olsun diye uğraştığım şu dönemde şöyle bir göz atayım etrafa dedim, artık efsaneler arasına girmiş amerikan arabalarından biri olan Camaro’ya rastladım. Mustang Shelby’e olan hayranlığımı dostlarım çok iyi bilir ki, Camaro bugünlerde bu aşkı birden bastırıverdi. Ebay’de bile bir araştırma yaptım, yaaaaa. $20.000'a Camaro'nun 69, 70, 71 modellerine rastladım. İnanılmaz güzellikteki modellerine baktım, baktım, bir daha baktım, içim geçti, gözlerim doldu, bu benim olmalı, bu, bu, bu nasıl bir şeydir, dedim, seni ilk gördüğüm anda dediğim gibi, tutuldum kaldım bir süre. Keşke böyle bir arabam olsa –ki bir gün mutlaka olacak- ama şuan olsa, anahtarı bilgisayarımın tam yanında dursa, estiği gibi anında kapsam anahtarı, çıksam dışarı, motorun o deli sesi, o lastik kokusu, amanın. $20.000 çok para değil arkadaşlar, 26.000 YTL’nin lafı mı olur aramızda? Hesap numaramı veriyorum : 9283 82938 47823 8323, mümkünse çok kısa zamanda, lütfen.

Gel gelelim sana. Senden bir tane daha olamaz demiştim ya bir gün, gecenin bir yarısı, aklımız yoktu ya hani o dönem, kullanmaktan sıkıldık diye bırakmıştık ya karmakarışık dolabımızda, işte o günlerden bir gün, yüzerken yağmur yağmaya başlamıştı, üşümüştük biraz, senden bir tane daha olamaz, böyle bir şeyin olmasının imkanı yok, demiştim, bak, yapmış adamlar, inat edip senden bir tane daha yapmışlar. Senden bir tane bile fazlaydı bize, şimdi iki tane oldu ya senden, bak görürsün, şuraya yazıyorum, zamanı gelecek, aşırı yüklenmeden çökecek bir tarafımız, adım gibi iyi biliyorum.

Hava bi soğuk, bi soğuk, anlatamam. Feci esiyor iki gündür.

3 Comments:

Blogger enci bıdılamış..

Ben bana düşen payı yatırdım bankaya!

21 Temmuz, 2007 15:50  
Blogger Mich bıdılamış..

Teşekkür ettim. Sıradaki lütfen!

22 Temmuz, 2007 01:06  
Anonymous Adsız bıdılamış..

okuduklarımın hepsinde biri var o'nsuz nelere katlandıgını anlatan ama sanki bu biri degil bu sanki bir hayal bunu gorebilseydin dahi bu acılar gecmeyecekti gibime geliyor eger o'nu gordugun an bu acıların son bulacagına inanıyorsan hayatı bir yerden yakalayabileceksin eger onu goremeyeceksen zaten o' diye biri yok demektir hatta belkide sen daha o'nla tanısmadın bile bir yerde tam acıklamadıgın biseyler var biri hayatındanmı gecti bu yazılar onamı yoksa bu biri sen gozlerini kapatıncamı var olan bi varlık???

19 Ağustos, 2007 04:34  

Ben de bıdılamak istiyom!

<< Home