Micho2 Michougué <body><script type="text/javascript"> function setAttributeOnload(object, attribute, val) { if(window.addEventListener) { window.addEventListener('load', function(){ object[attribute] = val; }, false); } else { window.attachEvent('onload', function(){ object[attribute] = val; }); } } </script> <div id="navbar-iframe-container"></div> <script type="text/javascript" src="https://apis.google.com/js/platform.js"></script> <script type="text/javascript"> gapi.load("gapi.iframes:gapi.iframes.style.bubble", function() { if (gapi.iframes && gapi.iframes.getContext) { gapi.iframes.getContext().openChild({ url: 'https://www.blogger.com/navbar/14364200?origin\x3dhttp://michougue.blogspot.com', where: document.getElementById("navbar-iframe-container"), id: "navbar-iframe" }); } }); </script>

Perşembe, Haziran 14, 2007

there are zeros, there are zeros!

Uzun zaman oldu kendime söylenmeyeli. Akıllanmak için bir şeylerin başıma gelmesi gerektiğini anlamak geç oldu, evet, uzun zaman aldı benim için. Nedense fark edemiyor insan, nedense bir şeyler engel oluyor kurduğun hayallerin bile aslında seninle dalga geçtiğini anlamana. Ne kadar çok beklentin varsa, o kadar çok canın yanıyor. O kadar çok batıyorsun dibe, o kadar çok öksüz kalıyor umutların. Hayal kırıklıkları sarıyor etrafını, attığın her adımda canın yanıyor, parçalanıp kanıyor ayakların, ellerin. Kime bahsetsem bundan diye bakınıyorum etrafıma, hiç kimse yok. Var, ama yok.

Şimdi her şey çok daha farklı. Şimdi her şey çok daha basit görünüyor bana. Ne kadar kolay olursa, o kadar yıkıcı oluyor sözlerim, dokunuşlarım. Seni bile basit görüyorum mesela. Zaman öyle iyi siliyor ki bazı şeyleri, ne olduğunu anlayamadan, onun kim olduğunu anlayamadan siliyorsun hafızanı. Tüm değerler yitiriliyor. Kaybolan şeylerin değeri bir süreden sonra kalmıyor. Her dönem birilerini kaybediyorum, zamanla değerleri bitiyor, seni de kaybediyorum, senin de değerin seninle birlikte kayboluyor. Yok oluyorsun zamanla benim için. Zaman her şeyi yok ediyor.


Bu kadar soğuk davranmak benim suçum değil; çevre koşulları, yani atmosfer, küresel ısınma, bir de sen…


Dudaklarını ısırırken, kanatırken derinlere dalıyor insan. Aklından onlarca şey geçiyor. Hepsi yarım kalıyor. Sırasıyla düşünüyorsun, hepsi birbiriyle bağlantılı oluyor. Düşüneceklerin aslında hiç bitmiyor, senin gücün bitiyor, yoruluyorsun. Vazgeçtiğin zaman düşünmekten, hepsi geride kalıyor, tekrar açılıp kapanmak üzere tasarlanmış hediye paketleri gibi saklanıyor bir köşede, zamanı gelince tekrar onlara, o paketlerle dolu karanlık odana dönüyorsun, hepsini tekrar açıp tekrar kapatmaya başlıyorsun, günlerce, belki aylarca, efsanelere göre asırlarca paketleri açıp kapatıyorsun, sadece zamanını harcıyorsun. Eline geçen tek şey etkisiz bir eleman, roma rakamıyla bir türlü yazamadığım sıfır oluyor.