Micho2 Michougué <body><script type="text/javascript"> function setAttributeOnload(object, attribute, val) { if(window.addEventListener) { window.addEventListener('load', function(){ object[attribute] = val; }, false); } else { window.attachEvent('onload', function(){ object[attribute] = val; }); } } </script> <div id="navbar-iframe-container"></div> <script type="text/javascript" src="https://apis.google.com/js/platform.js"></script> <script type="text/javascript"> gapi.load("gapi.iframes:gapi.iframes.style.bubble", function() { if (gapi.iframes && gapi.iframes.getContext) { gapi.iframes.getContext().openChild({ url: 'https://www.blogger.com/navbar/14364200?origin\x3dhttp://michougue.blogspot.com', where: document.getElementById("navbar-iframe-container"), id: "navbar-iframe" }); } }); </script>

Cuma, Mayıs 25, 2007

Mr. Mega ton

Dışarı çıkıp sıcak çörek ve gazete almadan hemen önce iki üç şey yazmak istedim. İstediğim her şeyi yapmam, tadı kalmaz sonra, ama bu sefer yapmak istedim. İstediğim şey “bir şeyler yazmak” ise, bunu her zaman, nerde, nasıl, ne durumda olursam olayım, yaparım. Yazdığım şey ne olursa olsun, -ki şu hayatta beceremediğim milyonlarca şeyden biridir yazmak-, zaman, mekan ayrımı yapmaksızın, utanmadan yazarım. Beceremediği bir işi yapmaya devam etmek, bunu yapmaktan haz duymak, tekrar, tekrar, bunu yapmayı tekrar etmek, sana bile enteresan gelebilir biraz. Bu işi yaparken, deli gibi yazarken, saçmalarken, daha sonra okurken gülmek, bu defa harbiden saçmalamışım, demek, amma berbat haldeyim heaeaeae, diye söylenmek… hepsi ayrı bir zevk.

Aklıma gelmişken, şu “starbuck”, “kara” yani, hani battlestar galactica’da oynayan yüzbaşı, ya da her neyse artık. O dizideki o kadar hatunun içinde beni etkileyebilen tek hatunun o olması bir süredir aklımı karıştırmakta. Acayip çekici geliyor. Farkındayım, bundan sana ne? Benim meraklandığım konu, o kadının, o gemide, demir yığınlarını yok etmeye çalışırken, ordaki diğer tüm erkek asker kesiminden daha güçlü olmak için elinden geleni yapmaya, sert olmaya çalışırken, yeri geldiğinde, nasıl oluyor da kadınlığını bu kadar iyi ortaya çıkarabiliyor, anlayamıyorum. Bir kadın hem öyle davranıp, hem de yeri geldiğinde nasıl böyle olabilir, kafam almıyor. Çok acayip, çok farklı, çok çekici, çok. Ateşim söndü, gidip taze poğaça, çörek ve gazete mi alıp, yeni güne, 24 saattir uyumamış ve bitkin bir şekilde başlayabilirim. Saygılar. Aduuken, aduuukeen, oorrryukkeeen. Caf caf caf.