Micho2 Michougué <body><script type="text/javascript"> function setAttributeOnload(object, attribute, val) { if(window.addEventListener) { window.addEventListener('load', function(){ object[attribute] = val; }, false); } else { window.attachEvent('onload', function(){ object[attribute] = val; }); } } </script> <div id="navbar-iframe-container"></div> <script type="text/javascript" src="https://apis.google.com/js/platform.js"></script> <script type="text/javascript"> gapi.load("gapi.iframes:gapi.iframes.style.bubble", function() { if (gapi.iframes && gapi.iframes.getContext) { gapi.iframes.getContext().openChild({ url: 'https://www.blogger.com/navbar/14364200?origin\x3dhttp://michougue.blogspot.com', where: document.getElementById("navbar-iframe-container"), id: "navbar-iframe" }); } }); </script>

Çarşamba, Ocak 31, 2007

Herşey seninle geliyor, nereye gidersen git, ne yaparsan yap, kaç yaşına gelirsen gel, yaşadığın herşey seninle geliyor.

Pazartesi, Ocak 29, 2007

Ajdar'a atılan tokat Türk milletine atılmıştır. HEPİMİZ AJDARIZ.

Cumartesi, Ocak 27, 2007

Daktır irol bey.

Diş etim uyuşmadı diye 3 tane iğne yedim. Dişi çektikten sonra bir de ne görelim? Dünyanın en uzun köküne sahip olan bir diş. Tabii abartıyorum. Ama çok büyüktü be.

Aradan 6 saat geçti. Hala etkisindeyim. Uyuşukluk sebebiyle yüzümün sol tarafını hissetmiyorum. Suratsız suratsız dolaşıyorum ortalıkta. Ne güzel.

Pazar, Ocak 21, 2007

Ya sonu?

Rüyamda koca bir labirentin içindeyim, arkamdan kovalayan bir şeyler var ama ne olduklarını tam olarak bilmiyorum. Hem onlardan kaçıp, hem de çıkış yolunu bulmak zorundayım. İçimde kötü bir his var. Hangi yöne gidersem gideyim, her şey aynı, hiçbir şey değişmiyor. Arkamdan kovalayan, beni buldukları an içime girip kalbimi parçalayacaklarını sandığım yaratıkların yavaş yavaş aradaki mesafeyi kısalttıklarını hissedebiliyorum. Keşke kanatlarım olsa, havalansam, kurtulsam her şeyden diye düşünüyorum. Nefes almakta zorlanıyorum artık, çıkış yolunu asla bulamayacağım, gelip parçalayacaklar içimi, onlara asla engel olamayacağım. Hırıltıları daha da artıyor, ayak sesleri çok yakından geliyor, kasıla kasıla gülüyorlar halime, ne bok yersen ye bizden kaçamazsın gülüşü var hepsinde. Sinirlerim tepemde, korkuyorum, gelin lan gelin diye geriye dönüp hepsiyle savaşmaya kalksam? Deli misin? Sayıları çok fazla, hiçbir şey yapamazsın. O zaman şöyle yapalım; tecavüz kaçınılmaz, verip kurtulalım? Dünden razı gibi bir halim var? Yağla tabanları canım, başına gelebilecekleri düşünmek bile istemiyorum. Koşuyorum, koşuyorum, ciğerlerim patlayacak gibi, kusana kadar koşuyorum, sonra arkama bakıyorum, aynı yerdeyim, uzaklaşamıyorum. Kaçamıyorum. Yakalıyorlar beni, içime giriyor hepsi, teker teker, kahkahalarla, sana demiştik boşuna yordun kendini bakışı var hepsinde. Canım yanıyor, bağırıyorum ama sesim çıkmıyor, 40 yıllık aşıklar gibi bitkinim. Hepsi içimde, kalbimi kemiriyorlar. Yavaş yavaş, hiç acele etmeden. Nefesim kesiliyor, kasılıyorum.

Sonra yataktan fırlıyorum, kalbim gümbür gümbür, durun ulan durun der gibi çarpıyor.

Dışarıda kar var, içimde acı, içimde korku, içimde çaresizlik..

Vermek ve almamak, alamamak.

Verdiğim şeyin(her şeyin) karşılığını en son ne zaman aldım çok merak ediyorum. Meraklıyım, evet. Gerçi bir şeyi verirken karşılığını alırım gibisinden bir zihniyete sahip değilim, hiç de olmadım. Ama hayatın kendisinde, dini açıdan inançlı biriysen üstelik, bu olmak zorunda. Ne yapıyorsan kendin için yapıyorsun mantığı temelde yatıyorken bunu beklememek ne denli doğru bilmiyorum. Veya doğru mu? Ahlaki açıdan bakarsak olaya, bir şeyi verirken karşılığını beklemek hiç de tasvip edilir şey değil. Ama diğer taraftan olması gereken o, eninde sonunda olacak olan o. Ki öyleyse yaptığım iyiliğin karşılığını zaten almış bulunuyorum. O zaman beklediğim şey ne? Bu kadar mı aç gözlü, doyumsuz biriyim? Ama beden bu, doymak bilmez, ayrıca yaptığım iyiliğin karşılığını o anda alıyorken bunun farkına varabiliyor muyum? Veya istediğim şey o mu, hiç bilmiyorum. Bazen soruyorum içimde ki ben’e, “gerçekten ne istiyorum ben?” diye “beni en iyi sen tanırsın, çünkü sen bensin.” diyorum. “Bilmiyorum” diyor. “Senin ne istediğini ben bile bilmiyorum.”

Ne istediğimi bilmiyorum, kahretsin.

Cuma, Ocak 19, 2007

oyunun en güzel yerinde zil çalınca üzülürdük ya.. öyleyim..

Etiketler:

Pazartesi, Ocak 15, 2007

Bazen kendimi acıdan bir kartopu gibi hissediyorum, yuvarlandıkça yeni acılar ekleniyor bana.

Etiketler:

Cumartesi, Ocak 13, 2007

Tanrı aslında seni, bakın ben istesem ne harikalar yaratabilirdim ama uğraşmaya gerek görmediğim için sizi böyle yaptım, demek için bir mükemmellik örneği olarak yarattı herhalde.

Pazar, Ocak 07, 2007

İlk görüşte aşka inanır mısın yoksa önünden bir daha geçelim mi?

ehe.

Cuma, Ocak 05, 2007

20+2 = 0

22 olduk, peh. Olacak iş mi şimdi bu? Çok taktım bu konuya, farkındayım. Neyse, gelsin pastalar, üflensin mumlar, içinden çıksın hayatımın tüm kadınları, hepsi öpsün yanağımdan teker teker, kızarsın suratım, utanayım. Kapalı kapılar ardında saklansın hediyeler, gece yarısı tek tek açılsınlar, içlerinden gıcır gıcır bir kalp çıksın, 0 km, hiç acımamış, hiç kırılmamış, hiç kullanılmamış...

Perşembe, Ocak 04, 2007

Kırmızı Mahsungül

Yarın doğum günüm. Ne var? Herkes hata yapabilir.

Bir dilek tutmak gerek.

Bu dünyaya tekrar gelebilmek, geldikten sonra mutlu olabilmek, mutlu olduktan sonra mutlu kalabilmek, mutlu kaldıktan sonra mutlu edebilmek, mutlu ettikten sonra hep birlikte mutlu olabilmek, hep birlikte mutlu olduktan sonra hep birlikte mutlu kalabilmek, hep birlikte mutlu kaldıktan sonra.. hm.. peki ya sonra?

Daha bunları başarmanın imkanı yokken, sonrasını düşünmek, düşünebilmek, çok şey istemek, isteyebilmek, istedikten sonra gerçekleştirebilmek, gerçekleştirdikten sonra bununla yetinebilmek, yetinebildikten sonra bununla mutlu olabilmek, mutlu olduktan sonra mutlu kalabilmek, mutlu kalabildikten sonra... ya sonra?

Bir dilek tutmak gerek.
22 adet mumu tek üfleyişte söndürebilmek gerek.
Tuttuğum dileğin kabul olması gerek..
Dileğim kabul olduktan sonra mutlu olabilmek gerek.
Mutlu olabildikten sonra bununla yetinebilmek gerek.
Yetinebildikten sonra mutlu olabilmek gerek.
Mutlu olduktan sonra.. peki ya sonra?


- Hadi bir dilek tut..
- Kolaysa gel sen tut.
- Bu kadar büyütme.
- Kolaysa gel sen büyütme.

:|