Adios deme; çünkü o, hep böyle derdi..
VI. Bölüm
Ben Kapadokya'dan Cevat,
Siz insan olarak ne kadar suçlu hissediyorsanız kendinizi, ben de bi’ o kadar rahatsızım bu durumdan.
Teşekkürler, Cevat.
Geçenler de Dünya hakkında söylediklerimi gözden geçirince, aslında pek de dürüst olmadığımı düşündüm, tabi senden çok kendime. İnsanın birini suçlamaya neden bu kadar çok ihtiyacı var?
Dünyanın kusursuz olduğunu, bu kusursuzluğu çekemeyip onu kirletmeye, yok etmeye, en dibe gömmeye çalışmak, ancak ve ancak biz, insanoğlundan beklenebilecek bir davranış. Oysa bu önceleri hiç aklıma gelmemişti, aslında yalan, geldi de, öncelikle; “başka birini ya da bir şeyi suçlamak bizim doğamız da var, neden yapmayayım?” dedim. Peki, bundan suçluluk duyuyor muyum? Utanıyor olabilir miyim? Kimden, sizden mi? Asla! Sizler de en az benim kadar kötüsünüz.
"Şimdi suçlanma sırası biz de demek!" gibisinden huysuzlanmalar, ayağı kalkıp alkışla yapılan protestolar, havalarda uçuşan yumurtalar, bunun üzerine verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis, bir karikatür dersinde çıkan karikatürlerim, bu yüzden yirmi bin yenitürkliralık tazminat davaları, neresi yeni ağabey bunun? Ne zaman becerebileceğiz adam akıllı bir şey yapmayı, -mümkünatı varsa eğer- lütfen söyler misin?
Bir şeyler yanlış ama nedir, çözemedim.
Gerçi, öncelikle neden bahsettiğimizi iyice kavramamız lazım. Belki de hiçbir şeyden bahsetmiyoruzdur. Belki de bu yüzden kafamızda oluşturduğumuz -hiçbir anlamı olmayan- konunun içinden bir türlü çıkamıyoruz. Bunlar derin konular, farkındayım. Oysa daha da basitleştirmek vardı işi ; ama bu dönemde, bu bile suç. Öyle karmaşık ki çevremizde yaşananlar, öyle karmaşık ki kendi yaşantımız, işi basitliğe vurmak suç gibi görünüyor, nitekim, geçenlerde az daha bir grup tarafından taşlanıyordum, ellerinden zorla aldım kendimi.
Altmış yaşlarında bir kadın, Filistin’de, İsrail askerlerine karşı intihar saldırısı düzenlemiş. En yaşlı intihar komandosu olması bir kenara, geride bıraktıklarını düşününce, dokuz çocuk, bir o kadar torun, peki ya sonuç? Savaş ne için yapılır/insanlar neden ölür? Belki de bu kadar derin düşünmeyip, ayrıntıya girmeyip, üstünden uçup, kimsenin ulaşamadığı “o yer”e gitmek gerekiyor. Her şeyden kendini soyutlayıp, hayatın can yakan davranışlarından uzakta, kötülüklerden arınmış halde yaşamak, sanıldığı kadar keyifli olabilir mi sence?
Kuş bakışı daha güzel görünüyor her şey ; geceyle sevişmek için üstünü ışıklarla örten İstanbul gibi. Sabah olup insanların o şehir içinde çırpınmasını, nefes almaya bile vakitlerinin kalmadığını görmeyi, gerçeklik olarak tanımlayacaksak, “gerçek” bazen çok duygusuz, acımasız, itici olabiliyor, öyle değil mi?
Bitti mi söyleyeceklerin evlat?
Evet efendim.
Sen ne akıllı çocuksun böyle!
Ben Kapadokya'dan Cevat,
Siz insan olarak ne kadar suçlu hissediyorsanız kendinizi, ben de bi’ o kadar rahatsızım bu durumdan.
Teşekkürler, Cevat.
Geçenler de Dünya hakkında söylediklerimi gözden geçirince, aslında pek de dürüst olmadığımı düşündüm, tabi senden çok kendime. İnsanın birini suçlamaya neden bu kadar çok ihtiyacı var?
Dünyanın kusursuz olduğunu, bu kusursuzluğu çekemeyip onu kirletmeye, yok etmeye, en dibe gömmeye çalışmak, ancak ve ancak biz, insanoğlundan beklenebilecek bir davranış. Oysa bu önceleri hiç aklıma gelmemişti, aslında yalan, geldi de, öncelikle; “başka birini ya da bir şeyi suçlamak bizim doğamız da var, neden yapmayayım?” dedim. Peki, bundan suçluluk duyuyor muyum? Utanıyor olabilir miyim? Kimden, sizden mi? Asla! Sizler de en az benim kadar kötüsünüz.
"Şimdi suçlanma sırası biz de demek!" gibisinden huysuzlanmalar, ayağı kalkıp alkışla yapılan protestolar, havalarda uçuşan yumurtalar, bunun üzerine verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis, bir karikatür dersinde çıkan karikatürlerim, bu yüzden yirmi bin yenitürkliralık tazminat davaları, neresi yeni ağabey bunun? Ne zaman becerebileceğiz adam akıllı bir şey yapmayı, -mümkünatı varsa eğer- lütfen söyler misin?
Bir şeyler yanlış ama nedir, çözemedim.
Gerçi, öncelikle neden bahsettiğimizi iyice kavramamız lazım. Belki de hiçbir şeyden bahsetmiyoruzdur. Belki de bu yüzden kafamızda oluşturduğumuz -hiçbir anlamı olmayan- konunun içinden bir türlü çıkamıyoruz. Bunlar derin konular, farkındayım. Oysa daha da basitleştirmek vardı işi ; ama bu dönemde, bu bile suç. Öyle karmaşık ki çevremizde yaşananlar, öyle karmaşık ki kendi yaşantımız, işi basitliğe vurmak suç gibi görünüyor, nitekim, geçenlerde az daha bir grup tarafından taşlanıyordum, ellerinden zorla aldım kendimi.
Altmış yaşlarında bir kadın, Filistin’de, İsrail askerlerine karşı intihar saldırısı düzenlemiş. En yaşlı intihar komandosu olması bir kenara, geride bıraktıklarını düşününce, dokuz çocuk, bir o kadar torun, peki ya sonuç? Savaş ne için yapılır/insanlar neden ölür? Belki de bu kadar derin düşünmeyip, ayrıntıya girmeyip, üstünden uçup, kimsenin ulaşamadığı “o yer”e gitmek gerekiyor. Her şeyden kendini soyutlayıp, hayatın can yakan davranışlarından uzakta, kötülüklerden arınmış halde yaşamak, sanıldığı kadar keyifli olabilir mi sence?
Kuş bakışı daha güzel görünüyor her şey ; geceyle sevişmek için üstünü ışıklarla örten İstanbul gibi. Sabah olup insanların o şehir içinde çırpınmasını, nefes almaya bile vakitlerinin kalmadığını görmeyi, gerçeklik olarak tanımlayacaksak, “gerçek” bazen çok duygusuz, acımasız, itici olabiliyor, öyle değil mi?
Bitti mi söyleyeceklerin evlat?
Evet efendim.
Sen ne akıllı çocuksun böyle!
0 Comments:
Ben de bıdılamak istiyom!
<< Home