Micho2 Michougué <body><script type="text/javascript"> function setAttributeOnload(object, attribute, val) { if(window.addEventListener) { window.addEventListener('load', function(){ object[attribute] = val; }, false); } else { window.attachEvent('onload', function(){ object[attribute] = val; }); } } </script> <div id="navbar-iframe-container"></div> <script type="text/javascript" src="https://apis.google.com/js/platform.js"></script> <script type="text/javascript"> gapi.load("gapi.iframes:gapi.iframes.style.bubble", function() { if (gapi.iframes && gapi.iframes.getContext) { gapi.iframes.getContext().openChild({ url: 'https://www.blogger.com/navbar/14364200?origin\x3dhttp://michougue.blogspot.com', where: document.getElementById("navbar-iframe-container"), id: "navbar-iframe" }); } }); </script>

Pazar, Ocak 29, 2006

Yenik düşmüş, kaybolup gidiyoruz.

Pek bi şirin. Pek bi güzel bakardı gözlerin. Öyle bir anda çıkardı ağzından yeminin. Farkına varmadan geçirilirdi zaman. Ölüm bizi bozarken, gözyaşlarımız donardı, ellerimizin uzaklığından. Bakar dururdu martılar, neden uçamadığımıza. Geçmişe doğru yapılan her yolculukta, senin bırakıp gittiğin o istasyona uğrardık. Bu yüzden acı verirdi gitmek. Bu yüzden vazgeçerdik. Geri dönüş yolculuğunda yetim bıraktığın o odada oturmuş, gelmemizi bekliyor olmanı dilerdik. Kapıyı açar, ışıkları yakar, dolabın içinden fırlayacağını ümit eder, ortalıkta dolaşırdık.

Her zaman yanıldık, her zaman kırılgan oldu hayallerimiz.

Ve nefes nefese kaldığımız için değildi susuzluğumuz, sebebi sendin.
Seni düşünmekti kalbimizin atışını hızlandıran.

Öyle çok susadık ki sana,
öyle çok çekiyordu ki canımız.

Ve şimdi yokluğun yüzünden aşıma uğruyor ruhumuz.
Yokluğunun çekimine yenik düşmüş, kaybolup gidiyoruz.