Cumartesi, Aralık 31, 2005
Çarşamba, Aralık 28, 2005
Pazartesi, Aralık 26, 2005
Geri döndüm!
- Sende kimsin? neredeyim ben? Kollarımı neden bağladınız? Bırakın beni geri dönmem gerekiyor, ailem tehlikede!
- Sakin olun, ozel bir hastanede karantina altındasınız, 3 gündür komadasınız, sizi baygın haldeyken bulmuşlar, neyseki şimdi çok daha iyi durumdasınız.
Olay tam olarak buna benzemese de 3 günlük bir dünya ile kopukluğun yaşandığı doğrudur, kayıtlara geçsin, geri döndüm! Nihahaha!
- Sakin olun, ozel bir hastanede karantina altındasınız, 3 gündür komadasınız, sizi baygın haldeyken bulmuşlar, neyseki şimdi çok daha iyi durumdasınız.
Olay tam olarak buna benzemese de 3 günlük bir dünya ile kopukluğun yaşandığı doğrudur, kayıtlara geçsin, geri döndüm! Nihahaha!
Pazartesi, Aralık 19, 2005
Çatırt..
Sabah 7 civarı uyudum, 9 civarı da uyandım. Uykuya dalmakla meşgul olduğum o 2 saat içinde nelerin olduğunu hiç anlamadım. Yaşayıp yaşamadığı mı bile tam olarak bilemediğim “silik iki saat”in vermiş olduğu sersemliği üzerimden atmaya çalışırken boğazımın sızladığını fark ettim. Yatarken böyle bir sorun yoktu, gayet iyiydim. Uykuya dalıp dalmadığı mı bile anlayamadığım o 2 saat içinde boğazıma ne olmuştu? Yoksa beni uzaylılar mı kaçırmıştı? Buzlu buzlu DUS(doğal uzaylı suyu) mu içirmişlerdi? Çok merak ediyordum, nasıl oldu da boğazım şişmişti? Rüyamda dondurma mı yedim? Rüya görmedim ki. Uyumuş bile sayılmazdım. O zaman neydi? Hemen düşünmeye başladım. Boğazım boğazım diye sızlanmaya başlamadan hemen önce bir şeyi fark ettim. Uykusuzluk boğazımı şişirmişti! Böhühü booğğaaaaazızıızızzmmm, baaademcikklerriiieeem.
Cumartesi, Aralık 17, 2005
Sen değilsin..
I only trust two people; first is myself the other is not you!
(Bu dünyada güvendiğim iki insan var,
biri benim diğeri sen değilsin..)
Nicholas Cage -Con Air-
(Bu dünyada güvendiğim iki insan var,
biri benim diğeri sen değilsin..)
Nicholas Cage -Con Air-
Perşembe, Aralık 15, 2005
Anka
Görünen o ki bizde her şeyin farkındayız. Aklımızdan geçen tüm fikirler, bir anlık, hayata geçirilmesi hiç düşünülmeyen. Daha çok düşünmeyi seviyoruz, ürettiğimiz her fikir uygulamaya geçmeden oracıkta alev alıp belli bir süre sonra sönüyor. Kendi küllerinden yeniden doğan anka kuşu gibi bizim fikirlerimiz. Doğuyoruz, alevleniyoruz, parlıyoruz ve daha sonra yavaş yavaş sönmeye başlıyoruz.
Artık hayatın bir köşesinden tut oğlum.
Atılgan, hayatın bir köşesinden tut oğlum, iyice ısır, bir parça kopar, afiyetle ye.
Çarşamba, Aralık 14, 2005
Afrika'da bir dönem insan yenirdi.
“Köpeklerimiz yenmesin, istemiyoruz! Hrrr!” diye kampanyalar düzenleniyor. Çin gibi Japonya gibi ülkeler kınanıyor. İki salak koyunun boynunun kesilmesi ve kafalarının sokak köşesinde bırakılmasına karşı çıkılmazken (en azından büyük bir kesimin) köpeğe aynı şekilde uygulanması ne kadar da dehşet bir olay gibi görülüyor değil mi? Bunun sebebi koyunun etinin gerçekten lezzetli oluşu mu? -ki köpek eti de belki lezzetli?- yoksa köpeğin koyundan daha zeki ve dost canlısı oluşumu? Zaten sonuç olarak bir kelebeği öldürmek bir hamamböceğini öldürmekten daha kötü karşılanır. Peki bunun sebebi ne? Hamamböceğinin çok çirkin olması mı? Mikrop taşıdığı sanıldığı(!) için mi? Bilim adamları tarafından temiz olarak kabul edilmiş hamamböceklerinin sırf çirkin hayvanlar olması onları öldürmemizi haklı mı çıkartıyor? Ben ne diyorum? Hiç mi hamamböceği öldürmedim? Nerden nereye geldim. Öyle esince iki satır yazayım dedim. Aaaamaaaaann..
Salı, Aralık 13, 2005
Vakit her geçen gün biraz daha daralıyor. Yapmayı planladığımız onca şey varken, kılımızı bile kıpırdatmıyoruz. Sonuçlanmayacakları(!) beklemek gibi bir şey bu. Kimine göre zamanı gelecek, kimine göre hayata geçirilmesi sadece bir temenni. Olmasını istediklerimiz daha yaratılmadan çürümeye bırakıldığı sürece pek mutlu olacak gibi görünmüyoruz..
Pazar, Aralık 11, 2005
Bakış açımız her zaman farklı oldu, bir görüş diğer bir ikilemi yarattı, kimine göre başarısız bir hayat yaşadık, kimine göre çok acayip. Bilinmesi gereken çok fazla şey varken, bu kadar gizemli olmak, dışardan ilgi görse de bizim için tam olarak bir lanet..
Cuma, Aralık 09, 2005
Salı, Aralık 06, 2005

Picasso'nun bu eseri paha biçilemez olarak nitelendiriliyor. Kimine gore bunu yapan insanın tam anlamıyla dahi diye gösterilirken, kimilerine göreyse kendi varlığını aşmış bir deli olarak kabul ediliyor. 6. boyuta ulaşmanın tek yolunun bu sanat eserinden geçtiği söylenir. İçinde özel bir şifrenin olduğu ve bu şifrenin edebi güzelliği getirdiği hakkında dedikodular yayılmıştır. Şuna bir bakın. Bu dünyaya ait olamayacak kadar kusursuz bir güzellik.
Cuma, Aralık 02, 2005
ÖGYK
Ölü gibi yapanlar kabilesini duydunuz mu hiç? Yapamadıkları tek şeyin bedenlerini çürütmek olduğunu bilmelerine rağmen bunu sorun etmeyen, bedenin ebedi kalamayacağını ve ruhun sonsuz olduğunu düşünmeleri nedeniyle, ellerinden geldiğince ruhlarıyla bağlantılı olan bu insanların(ölü insanların) hayatlarından bir beklentilerinin olmaması, bazen diğer(!) insanlar tarafından (kıskanılma sebebi olsa da) yeteri kadar ilgi görmez. Tutulacak yanlarının pek olmamasından kaynaklanır bu. Bir örgüt kurmalarını, kabile olarak yaşamalarını kimse iyi bir şey olarak görmez, çünkü hiçbir örgütün yeteri kadar elverişli olmadığının farkındadırlar. Ölü insanların bile kurabileceği bir örgütün var olması, zaten güvenlerinin yeterince dibe vurulmasına yetecektir. Anlatmak istediğimin ne olduğunu anlamaya çalışmak için birkaç defa okunan bu yazının aslında hiçbir şeyi anlatmadığının farkına varılamaması sadece bana olan güvenden kaynaklanır. Kimse benim saçmalayabileceğimi düşünmez, saçmalayabilecek kadar iyi olmadığım sanılır. Sadece yazmak istediğimi, aklımdan çıktığı, parmaklarımdan aktığı gibi buraya aktarmak istediğimi anlamanız için belirtiyorum.
Ben, sadece saçmalıyorum.
Ben, sadece saçmalıyorum.
Işınla bizi sıkati
Sakinleşmek için, deşarj olmak için yazmak zorunda olduğumu hissediyorum. Bunun farkına vardığım günden beri düzenli olarak yazmak zorunda kalmamın vermiş olduğu sorumluluk, kafamda oluşturduğum rafların bir bölümünü dolduradursun(ilginç bir kelime oldu) diğer taraftan hoşuma da gidiyor. Kendimi her geçen gün daha da farklı daha da dolu hissediyorum. Bu durum ilerlemek gelişmek anlamını taşıdığı sürece hiçbir sorun yaşamayacağımı biliyorum. Öyleyse beni bunu yapmaya zorlayan şeyin ne olduğunu, altında yatan sebebin anlamını bulmak için yine en önemli şeyi yani düşünmeyi gerçekleştirmek gerekiyor. Düşünmek bazen geçmişe yolculuk anlamına gelirse, beynimizde ışınlanacak arabamız, gideceğimiz adresimizde anılarımız ise (vay canına ne kadar da yaratıcıyım) benim için sorun yok, hadi bakalım ışınla bizi sıkati..
Bu olayın altında yatanı öğrenir öğrenmez geriye döneceğim, söylemek istediğiniz bir şey olursa telesekretere mesaj bırakılmasından hoşlanmadığım için mail yolu ile bıdılayabilirsiniz, dönünce mutlaka okurum.
Bu olayın altında yatanı öğrenir öğrenmez geriye döneceğim, söylemek istediğiniz bir şey olursa telesekretere mesaj bırakılmasından hoşlanmadığım için mail yolu ile bıdılayabilirsiniz, dönünce mutlaka okurum.
Gördünüz mü?
Vaktimizin çoğunu kusurlarımızı bulmak da harcıyoruz. Geriye kalan zamanı da bulunan kusurların çözümlerinden çok pişmanlıklarıyla geçiriyoruz. Ne dediğimi, ne anlatmak istediğimi yeterince ifade edemediğimi düşünüyorum. Bu bile bir kusur. Bu kusuru ortadan kaldırmaya çalışmaktan çok dile getirmek çözümü bulmaktan daha kolay geliyor. Kurduğum her cümlenin bazen çok karmaşık olduğunun farkına varıyorum ama onu değiştirmek için caba sarfetmiyorum. Kendim de gördüğüm bu kusurun iyi bir şey olmadığını düşünmek –değiştirmeye, düzeltmeye çalışmadıktan sonra- hiçbir şey ifade etmiyor. Üstüne basa basa söylüyorum, hayatımız boyunca kusurlarımızı düzeltmekten çok onların olmasına üzülüp duruyoruz. Şimdi benim yaptığım gibi. B*k herifin tekiyim ben, bunu yapmaya devam eden diğer her insan gibi.
Gördünüz mü? Yine yaptım.
Söylemek düzeltmekten her zaman daha kolaydır.
Gördünüz mü? Yine yaptım.
Söylemek düzeltmekten her zaman daha kolaydır.