Micho2 Michougué <body><script type="text/javascript"> function setAttributeOnload(object, attribute, val) { if(window.addEventListener) { window.addEventListener('load', function(){ object[attribute] = val; }, false); } else { window.attachEvent('onload', function(){ object[attribute] = val; }); } } </script> <div id="navbar-iframe-container"></div> <script type="text/javascript" src="https://apis.google.com/js/platform.js"></script> <script type="text/javascript"> gapi.load("gapi.iframes:gapi.iframes.style.bubble", function() { if (gapi.iframes && gapi.iframes.getContext) { gapi.iframes.getContext().openChild({ url: 'https://www.blogger.com/navbar/14364200?origin\x3dhttp://michougue.blogspot.com', where: document.getElementById("navbar-iframe-container"), id: "navbar-iframe" }); } }); </script>

Pazartesi, Ekim 31, 2005

Wanted!

Birkaç şey yazmak için yirmi dakikadır ekrana bakıyorum, ellerim klavyede, düşünüyorum, ama yok. Zorlamakla olmuyor işte, her şey yolunda gibi göründüğü için herhalde. Her neyse.. Bu sabah aşık olarak uyandım, rüyamdaki tatlı kız gönlümü fethetti, kalbimi çaldı, kendine hayran bıraktı. Hiç bu kadar güzel gülen, cana yakın birine “rüyamda” rastlamamıştım. Etkisi pek uzun sürmüyor, bir duş aldıktan sonra sadece güzel bir anıymış gibi aklında kalıyor, hatırladığında gülümsediğin.. tek gecelik kaçamak yaşayıp çok güzel bir gece geçirdikten sonra işe geri dönerken, uçakta aklına gelir ya , hoşuna gider, güzel bir anı olarak kalmıştır ve o an karşındaki insan kim olursa olsun gülümsemeye başlarsın. Buda onun gibi bir şey, hiç tanımadığım rüyama giren güzel kız, gülüşüyle kendine hayran bıraktı ve insanlara gülümsememi sağladı. Buradan ona teşekkür edelim.

P.S: Esmer ve saçları omzunda, 1.70 ila 1.75 boylarında, en az 60 kiloda, üzerinde jean ile koyu renkte bir elbise olan, etrafa gülümseyip kahkahalar atan birini arıyorum. Benden izinsiz rüyama girdi. Aranıyor. Tanıyan varsa, tutsun kolundan getirsin.

Perşembe, Ekim 27, 2005

Hapşırmak istedim, olmadı..

Hapşırmak isteyip de hapşıramadığınız olur mu hiç? Elbette, her şeyde olduğu gibi. O an istediğimiz, canımızın çekmesine rağmen gerçekleşmeyen öyle çok şey vardır ki hayatımızda. Çok istememize rağmen o an hiç gelmez, bir türlü yaşayamayız.. yaşasak bile çok geç olmuştur artık, eski tadı tuzu yoktur. Bu da onlardan biri, hapşırmak istedim, olmadı.. Belki de her istenilen şey o an olmak zorunda değildir? Ama buna rağmen isteriz, istediğimizin o an gerçekleşmesi bizim için çok önemlidir, ama önemli olan her şey gerçekleşmez ki.. Şimdi hapşırmak istiyorum, seni istediğim gibi..

Çarşamba, Ekim 26, 2005

Hayatı yaşanılabilir yapan bu anlar..

“Otuzuma giriyorum, ömrümüm yarısı bitti sayılır. Altmış yıl yaşayacağımı düşünüyorum, yarısını tükettim. Yaşadıklarım 30 yılımı aldı götürdü, feda ettiğim tek şey bu oldu. Son 5 yıl umurumda değil de ilk 25 yılım çok ucuza gitti. Yaşadıklarım bana çok pahalıya patladı. Hayatımda önceden var olan her insan, sonradan giren her insan, olmasını istediğim her insan, hepiniz var olduğunuz için, yanımda olduğunuz için, 30 yıldır katlandığınız için.. her şey için teşekkür ediyorum.”

Herkesin bir araya toplanıp dikkatle dinlediği adam böyle söylemişti, bu orada bulunan insanları çok duygulandırdı, bir o kadar da mutlu etti. Kısa bir suskunluk yaşandı, herkes birbirine baktı ve sonra alkışlar patladı.. “Bravooo, Bravooo Erdinç, Bravooo..” Pastanın mumları bir defada söndürüldü, hediyeler verildi ve herkes çok mutluydu.. Böyle güzel geçen bir günün sonunda söylenebilecek birkaç söz tek vardı: " Hayatı güzel yapan beklide bu anlar.. "

Pazartesi, Ekim 24, 2005

Karbon kopyası

Tek düze bir hayat, bir gün sonrasını kestirebilmek, yeni bir gece yarısı ama havası aynı, yeni açılan bir bar ama içindeki insanlar hep aynı. Yüzlerindeki ifadeler, ağızlarından çıkan her söz, davranışları bir gün öncesinin karbon kopyası sanki. İşte yine onlardan biri, bakışları farklı gibi, yüzündeki maskeden olmalı, gidip tanışmak lazım, daha sonra birkaç kadeh içki, birkaç güzel söz ve sonunda kimin evine gidileceğine dair verilen karar. Her şey bundan ibaret. Gecenin bitişi, güneşin doğuşu, önümüzdeki diğer gecenin çok önceden hazırlanmış planlaması, tüm günün kuş bakışı haritası, kendimize gelmemiz için yapılmış sert bir kahve, uyandıktan sonra nefes alabilmemiz için gerekli olan askeriyeden çalınmış gaz maskesi ve görebilmek için takılacak gece görüşü gözlüğü ya da adı herneyse..

Puff diye bir ses çıktı ve..

Otostopçuya söylenenlerin hiç biri doğru değil. Yalan dolan. Asıl önemli olan, gittiği yönün hala ters olduğunu çözememiş olması. Gideceğin yönü bilmiyorsan, gitmenin yok hiçbir anlamı. Üzerine doğru gelen renkli tenekelerden ürkmesi gerekiyorken, 160 km hızla üzerine gelip 1 metre yanından geçen ölüm makinelerine gülümsüyordu. Hayatında çok kötü bir olay yaşanmıştı ama bir gün öncesinden olacaklardan haberdardı sanki. Bu onu hiç sarsmamıştı. Olacak olan bir şeyi çok daha önceden kabullenmişti. Şok etkisi, heyecan, şaşkınlık.. hepsi bir anda yok oldu ortadan. Puff diye bir ses çıktı ve yoktular artık. Bir dakika sonra öleceğini bilerek gülümsüyor hala, kendini öldürecek olana hoş geldin partisi düzenlemek gibi bir şey bu. Daha önceden biliyor olması yüzünden sanırım bu kadar soğukkanlı ya da ölüm onun için hiçbir şey. Daha çok başına gelecek olan bir iyilik. O’na : “Yaşamak mı daha korkunç; ölmek mi?” diye sormanın anlamı yok.

Pazar, Ekim 23, 2005

Heppi börtdey tu yuu

BirthDay

Iyiki doğdun iyiki varsın güzelim, hepimiz ailecek çok seviyoruz seni ;)

Cumartesi, Ekim 22, 2005

Bu kaçıncı kura bilmiyorum, sayamadım. Her defasında tekrar deniyorum, tekrar sonra yine tekrar.. Hiçbir kura bana çıkmıyor, hiçbir zaman kazanamıyorum. Beceriksizlik ile alakalı değil, şanssızlığın en dip hali, en batmış olanı..

Perşembe, Ekim 20, 2005

Susuzluk ve açlık vardı,
meyveydin sen.
Acı ve yıkıntı vardı,
mucizeydin sen.

Salı, Ekim 18, 2005

Beni de kat içine..

yağmur damlası
çok hızlı düşme
beni de kat içine
sonra beraber toprağa karışalım
geride bıraktığımız kokuyla..
belki bir çiçek oluruz
çiçekte belki bir hastanın umudu..

"Kimse" olmayanlar uyansın!

Çarşamba, Ağustos 17, 2005

“Kimseye karşı değilim, kimse bana karşı.. Buna çok dikkat etmek gerekir; bir kimse değilsen, kimselerle hep sorunun vardır ve hiç bir kimse istemez kimse olmamanı, acıtır canlarını, kimse olarak yasamaya çekmek isterler seni..”

Salı, Ekim 18, 2005

Artık ben bir kimseyim, yenildim, artık bende sizlerden biriyim. Kazanmanın verdiği zevki doyasıya yaşayın, için, eğlenin. Zaferin sarhoşluğu tüm bedeninizi sarsın, öyle şiddetli haykırın ki “kimse” olmayanlar uyansın.

Her adımda..

Ters yönlerden gidiyoruz, gölgelerimiz uzayıp kısalıyor, senden uzaklaştığımı sanıyorken, her adımda bir daha yakınlaşmak oysa ki.. Kaçmaya çalışıyorum, diğer yanım ise tekrar karşılaşacağımızı umuyor, adımlarım hızlanıyor, uzaklaşırken yakınlaşıyorum. Dünyanın yuvarlak olması kaderimizde mi var?

Cumartesi, Ekim 15, 2005

Duman avcılarıyız biz :P

Olması gereken..



Kanserden ölmekten O'da vazgeçti, Duman Avcılarına katıldı, kutlamak gerekirdi..

İçmeye devam edenler için ;
"Kalp hastalıklarına bağlı ölümlerin yaklaşık %30'u sigaraya bağlı nedenlerdendir.Yine sigara içenlerin(Sizlerin) içmeyenlere(Yani bana) göre ölüm oranı iki kat daha yüksektir." Devam edin, yaşamayı göze almanıza gerek yok. Bunu sizin yerinize ben yaparım.

"Akciğer kanserinin %80-90'ı sigara içenlerde görülür." Birde iyi yanından düşünün, ölmek için bir sebebiniz olacak :)

Unutmadan ;

olay budur


Yorum sizin :)



Sigarayla savaşmak tek amacımız
içmeyiz içirtmeyiz çünkü haklıyız
zarar verir sağlığımıza
içilen her sigara
duman avcılarıyız biz duman
duman avcılarıyız biz
duman duman duman eheheh

Cuma, Ekim 14, 2005

Sıkılmışım belli ki..

Süpermen gibi olmayı istemek güzelde, diğer taraftan uzaylı olmayı da kabullenmiyor muyuz? “Uzaylı olmayı kabullenmek neden kötü bir şey olsun ki?” diye sorabilirsiniz. İyi bir şey olduğunu da bilmiyoruz ki? “Boşver, insanlığın yaptıklarını düşündükçe, uzaylı olmak ondan daha kötü olamaz..” dediğinizi duyabiliyorum. Hem kahraman olup, insanlara yardım etmek, hem de uzaylı olmak.. Peki insanlık bu kadar kötüyse, yardım etmenin anlamı ne o zaman? Daha insan olmayı kabullenemiyoruz, birde uzaylı olup onlara yardım mı edeceğiz? “Çok uzattın be arkadaş, fazla irdeleme bu kadar..” dediniz, duydum! Peki öyle olsun.. Şey var bide ; Süpermen olmak mı iyi, uzaylı olmak mı? Uzaylı olmadan Süpermen olamaz mıyız? Hem Süpermen olup, hem uzaylı olmak sarmadı beni. Hem Süpermen olup, hem de insan kalabilir miyiz? Süpermenlik Süpermen’e özel bir şey midir? Süpermensiz bir hayat düşünülebilir mi?

Her şeye tamam, Clark Kent isminde biri olmayı kabullenemem arkadaş, daha sonra çocuğumla sınıftaki arkadaşları “aha aha aha keeeentt, şehrrrr, beldeeeee, eyaaaaleeettt aha aha aha” diyerekten dalga geçmez mi? Yaşamı alt üst olur.. Saatim 12’i gösteriyor, arabam kabağa dönüşmeden, bir an önce gitmeliyim..

-Nerelisin canım?
-Krypton
-Aha aha Krooton mu? Aha aha aha!
-Hrr..

Olmuyor..

Kutsal olduğumuzu söylemiştik, farklı görmüştük her zaman kendimizi, bulunduğumuz durum için çok fazla iyiydik, hak etmiyordu bu topraklar bizi.. Çok konuştuk seninle, birbirimizi çok iyi anladık, dert yandık, gitmeyi hep düşündük, olmamız gereken yerlere, çok ama çok uzaklara.. Yeniden başlamak gerekirdi, yeniden adım atmak, hak ettiğimiz topraklara ayak basmak.. Ama olmuyor be güzelim, olamıyor işte..

Galiba haklısın..

Akışına bırakalım her şeyi, olacağı varsa olur, ne olur üzerinde fazla durmayalım..
Böyle demek elbette acıttı canımı, oluruna bırakmak her şeyi, oysaki kabullenmekti bu, olanlar, olmasını istediklerim değildi.. Sende farkındaydın bunun, ama hiç sesini çıkarmadın, benim gibi kabullendin, başını salladın, onayladın, son kez gözlerime baktın ve gittin.. Bir daha göremedim gözlerini, oysa ki buradaydın, yanımda, hissedebiliyordum seni, yüzün tamamen silinmişti, yok oluyordun..

-Seni mi yok ediyorum, beni mi?
-...
-Galiba haklısın, ikimizi..

Perşembe, Ekim 13, 2005

Gider satarım ruhumu

Tasası kalmadı sana, bu sıkıntın niye? Biteceği gün yaklaştı ama bittiği an yeni bir başlangıç olmayacak mı söyle bana?
Yenilenmeyecek miyiz?
Ya suratını asmasana!? Gider satarım ruhumu,
Cansız bir bedenle sevişmek zorunda kalırsın sonra..

Sen ve ben, birde bibi halam

Yürümeyeli uzun zaman oldu,
soluklanalım biraz
alışkın değiliz ilerlemeye,
alışkın değiliz bu düzene,
bibi halaya gidelim,
bir şeyler içelim,
güzelleşelim,
sonra yurdumuza dönelim,
koca tepenin başında ki tapınağı görüyor musun?
işte yurdumuz orada,
bulutlara en yakın yer orası,
iki ev tuttum,
biri bize,
biri insanlığa..

Salı, Ekim 11, 2005

Kuş Gribim Ol :P

Kuş gribim ol,
İtlaf etsinler beni:P
Uçamam,
Kanatlarım yok,
Ama olsun,
Yinede telef etsinler beni:))

Bu ilginç şiir'i,
Kuş gribinden yazdım sana,
Kuşun gribi bile,
Virüsü sen isen güzel gelir bana:))

(Kihkihkih)

Ben sana mecburum bilemezsin

Ben sana mecburum bilemezsin
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
İçimi seninle ısıtıyorum

Ünlü şair ve yazar Atilla İlhan'ı kaybettik..

Çekinme

Çok daha fazla, durma devam et. Biraz daha hırpala, küçük parçalara böl. Sonunu getir, kaynar suyla dolu kazana koy, sonrada pişir. Çekinme, ye beni yavrum, karnını iyice doyur.

Pazartesi, Ekim 10, 2005

Esnerken hiç bir şey duymuyorum, niyeyse?

Pazar, Ekim 09, 2005

Tamam

Kaç kez denedim sana seslenmeyi, beceremedim, gidişini izlemek istedim, kendimi cezalandırmak canımı hiç acıtmadı, bir türlü tadını alamadım. Dönüp arkana bakıp gülümseyip bana koşmanı düşledim, biliyorum çok fazla film izledim, senaristte değilim, ama bunları istedim, seni istedim, gittin, bittim, her şeyin çok iyi içine ettim..

-Bitiş cümlesi hakikaten absürd oldu, affedersiniz
-Affederim canım
-Bir anlık sinir işte, kusuruma bakmayın
-Olur böyle şeyler, sorun değil
-Tamam.

Gerçekten çok seviyeli bir diyalog geçti aramızda (yukarda ki yazıya oranla), kendiside bir o kadar seviyeli insandır, bana hiç benzemez, kim olduğunu bilmiyorum gerçi, tanımıyorum. Zaten bu da ilk diyalogumuz. Her şey bir anda gelişti, engel olamadım. Sarhoştum, hatırlamıyorum. Şu son iki cümleyi çok seviyorum :)

Bulanık görüyorum hayatı

Bulanık görüyorum hayatı,
Annem sevmiyor beni,
Çok değil,
10 dakika önce,
Yeni doğan kedim öldü,
Nutkum tutuldu,
Ruhum yoruldu..

Her şey bir yana,
Bulanık görüyorum hayatı,
Sensizlik mi sarhoş eden?
Var olda tut elimi,
Kendine doğru çek,
Sonra da vur bütün gücünle,
Ne olur,
Kendime getir beni..

Cumartesi, Ekim 08, 2005

Jamirane

Rosella market, harribo şeker, pembe renkli yazarkasa, ıslak kaldırım, ortalıkta gezinen ve soğuktan titreyen köpek, park yapmış binbir çeşit arabalar, trafik lambası, yaya geçidi, karşıdan gelen beyaz hırkalı kadın, çocuk arabası, içinde ki siyahi çocuk, dudakları şişkin dişleri beyaz marry hala, uzun yol boyunca dizilmiş agaçlar, soluk renkte ki yapraklar, oturacağım ıslak bank ve kuş sesleri..
Sadece sen eksiksin hayatımda..

Cuma, Ekim 07, 2005

Yaşamım soğumaya başladı artık..

Yaşamım soğumaya başladı, üşüyorum artık.
Nefes almak bile zor geliyor, içtiğim sizler bile donuyorsunuz içimde.
Meleklerim,
Perilerim,
Sevgi kelebeklerim,
İçimi ısıtan ışığınız nerede?
Göç mü ettiniz başka diyarlara?
Bensizliğe ilk yolculuğunuz nasıl ha?
Cicim hırkanı bırakmışsın,
Beni düşünmen içimi ısıttı azda olsa..

Hadi ye!

Kabuslardan bıktım, kara deliklerden, dipsiz kuyulardan, geçmişim vardı sen yokken, oysa ki onları yaşamadım demekten, dedirtmekten, senden, bedeninden, gözlerinden, ellerinden, taze simit’i uzatıp “hadi ye” demenden, delirtmenden, özlettirmenden..

Herşey bir anda tuz buz olsun!

Dım tıs dım tıs diye çalarken kel ve küpeli adam, yanıma yaklaştı bar filozofu, kulağıma fısıldadı adını: "O varsa yoksun, yoksa varsın, çoksa azsın, azsa çoksun, elinden geleni yap ki uzak dursun, birden ortalıktan kaybolsun; çünkü o var oldukça sen olamıyorsun.."

Ölü gibi yapar mısın?

Ölüm bile estetiğini bozamıyor, ölüm bile korkunç değil, ölüm bile ölüm değil yanındayken.. Ölmüş gibi durmuyorsun hiç, ölmüş gibi davranmıyorsun, öyle farklısın ki bedenine hiç gitmiyor ölümün kendisi, ölümden sayılmıyor ki senin ki.. Bu kadar kusursuz olmak zorunda değildin oysa, bu kadar aşırıya kaçmamalıydın, bak işte öldün, sözde öldün, ölüyken bile farklısın,
Bu kadar farklı olmak zorunda mısın?
Son bir kez ölüyken adımı anar mısın?
Son bir kez ölüyken bana bakar mısın?
Bir kez de olsa ölüyken ölü gibi yapar mısın?

Perşembe, Ekim 06, 2005

Bahar gelecek ama ben yine görmeyeceğim..

Kör bir dilenci bir gün bir şairin dikkatini çekti. Dilenci boynunda bir tabela asılı. Şair dilenciye günlük kazancını sordu. Dilenci 8-9 dolar dedi. Şair dilencinin boynuna asılı tabelayı ters çevirerek üzerine bir şeyler yazdı.

Şair : "Şimdi buraya senin kazancını arttıracak bir şeyler yazdım. Bir hafta sonra yanına geldiğimde sonucu söylersin" dedi

Şair bir hafta sonra geldiğinde dilenci ona şöyle söyledi :
Bayım size ne kadar teşekkür etsem azdır. Kazancım bir haftada tam 2 katına çıktı. Çok merak ediyorum ne yazdınız tabelaya?

Şair gülümsedi ve önce tabelanın önündeki yazıyı okudu :
"Bahar gelecek ama ben yine göremeyeceğim"

Alıntılar..

"Biz canlıların cehennemi gelecekte varolacak bir şey değil, eğer bir cehennem varsa burada, çoktan aramızda; her gün içinde yaşadığımız, birlikte, yanyana durarak yarattığımız cehennem. İki yolu var acı çekmemenin: Birincisi pek çok kişiye kolay gelir; cehennemi kabullenmek ve görmeyecek kadar onunla bütünleşmek. İkinci yol riskli; sürekli bir dikkat ve eğitim istiyor; cehennemin ortasında cehennem olmayan kim ve ne var, onu aramak ve bulduğunda tanımayı bilmek, onu yaşatmak, ona fırsat vermek."

Italo Calvino'nun "Görünmez Kentler"inden

öyle çok ki..

öyle çok ki ölüler,
ve öyle çok ki al güneşle yarılmış hendekler,
ve öyle çok ki gemilere vuran miğferler,
ve öyle çok ki öpüşlerle kilitli eller,
ve öyle çok ki unutmak istediklerim.
Unutmak
uzun sürer
çabucak
geçse de sevgi..

Çarşamba, Ekim 05, 2005

Dostum dostum

Bin cefalar etsen almam üstüme
Gayet şirin geldi dillerin dostum
Varıp yadellere meyil verirsen
Gış ola bağlana yolların dostum dostum

Pir Sultan Abdal’ım gülüm dermişler
Bu şirin canıma nasıl kıymışlar
İster isem dünya malın vermişler
Sensiz dünya malı neylerim dostum dostum

İçimde ki şarkı bitti

Kamyonlar kavun taşır
Ben hep seni düşünürdüm
Miksarda, evimizde
Küçük bir kuş kadar hürdüm

Artık bu şehir başkadır
Herkes beni aldattı gitti
Kamyonlar kavun taşır
İçimde ki şarkı bitti

Senden başka hiç kimse..

Nedense, olan biten her şeyi senden başka kimse kurgulayamazmış gibi geliyor.

Denemek lazım

“Yalnız kaldığımda, üzüldüğümde, her şeyin çıkısız göründüğü anlar, bir yerlerde, bir başkasının da aynı şeyleri yaşadığını düşünüyorum. Bu nedensiz biçimde rahatlatıyor beni.” Dediklerinde haklı olabilir. Herkeste işe yaradığını bilmiyorum, ama denemekte fayda var galiba. Bu cümleyi ilk okuduğumda, gerçekten iyi bir fikir olabileceğini düşündüm ve hemen dikkatimi çekti ; hayatımda nede çok yalnız kaldığım, üzüldüğüm, her şeyin çıkışsız göründüğü anlar olmuş. Buna rağmen değiştirmek için hiçbir çabam olmamış, oluruna bırakmış, kabullenmişim. Kendimi rahatlatmak bile zor gelmiş.. Şimdi bulunduğum duruma bakıyorum da genelde iyiyim, ama her zaman değil -her zaman kim iyi olmuştur ki- her neyse, kısaca uygulamak için üzülmeyi, yalnız kalmayı bekliyorum:) Aranızda beni üzecek birileri mutlaka vardır, gelin hadi, dört gözle bekliyorum.

Salı, Ekim 04, 2005

Belki..

Oysa yitirdiklerimiz belkide görmeyi bilemediğimiz ve belki bulduklarımız zaten unutmaya çalıştığımız..

Sabaha kadar..

Uzandı ellerim çocukluğumun koynuna,
Aradım kendimi kiraz ağaçlarının altında,
Unutmak kolay değil dedim kendime, ağladım..
Acuvumda 34 yaşım, dudağımda şarkım
Oturup söyledim sahaba kadar..

Oturup ağladım sabaha kadar..

Pazartesi, Ekim 03, 2005

Alışamadım

Uzun uzun anlatamam her şeyi,
Böyle olsun istemedim bende.
Sakın kal deme bana,
Gidiyorum, alışamadım bu kente.

Bildiğin gibi değil..

Çok mu soğuk görünüyorum?
Umursamadığımı sanıyorsun öyle değil mi?
Söyleyebileceğim tek şey var :
“Bütün gözyaşları yalnızca dışardan akmıyor.”

Cumartesi, Ekim 01, 2005

İçmemeli, içirtmemeli, içirttirmemeli, uçanmemeli..

Eskiden krallar korunurdu kalelerde, şimdiyse sarhoşlar. Aslında değişen pek bir şey yok, değişen krallar..

?!%+^^½&?

Olmuş gibi, olmuş olacak gibi, olur gibi, olacak ama olmamış, olmayan, olmayacak..