Hiçbir şeyi düşünmeden sadece yazmak, aklından geçenleri.. hissettiklerini.. kime yazdığını, neden yazdığını bilmeden, umursamadan, yazabilmek.. çizebilmek içinde ki nehri, meyve vermiş koca ağaçları, içindeyken zamanı öldürmekten zevk aldığın hatta zamanın önemini yitirdiği o küçük ağaç evini.. diğer herkesin dünyasından seni çekip çıkartan o kahverengi ipten merdiveni.. yağmuru, toprağı çizebilmek..
Huzura kavuşabilmek için, her şeyden biraz uzaklaşabilmek için yazabilmek.. kimseden izin almadan, tam istediğin gibi..
-bırak canım bunları, çayın soğudu, onu iç sen..
-bu gece de yanım da kalacaksın, değil mi?
-beni yazmaya tercih ettiğini söylersen eğer, belki.. ;)
-bırak canım bunları, geç oldu, evine dön sen..
-nefret ediyorum senden
-biliyorum, bu yüzden buradasın..
-yoruldum artık, anlıyor musun!
-beni mi suçluyorsun?
-bir şey yaptığını ne zaman kabullendin ki sen..
-olmadığım biri gibi davranamam, sen bunu istiyorsun..
-ben sadece beni..
-gidecek misin sen?
-...
-güzel, akşama doğru çıkar biraz eğleniriz
-peki, sen nasıl istersen..
Her şey yine ertelenir, çözülemeyen sorunlar başka bir günde bize tekrar dönmesi için yanlış adreslere postalanır, yapılan her şey hissedilmeden sessizce yaşanır, bu arada perdeler kapalı ama pencereler her zaman açık kalır..