Micho2 Michougué <body><script type="text/javascript"> function setAttributeOnload(object, attribute, val) { if(window.addEventListener) { window.addEventListener('load', function(){ object[attribute] = val; }, false); } else { window.attachEvent('onload', function(){ object[attribute] = val; }); } } </script> <div id="navbar-iframe-container"></div> <script type="text/javascript" src="https://apis.google.com/js/platform.js"></script> <script type="text/javascript"> gapi.load("gapi.iframes:gapi.iframes.style.bubble", function() { if (gapi.iframes && gapi.iframes.getContext) { gapi.iframes.getContext().openChild({ url: 'https://www.blogger.com/navbar/14364200?origin\x3dhttp://michougue.blogspot.com', where: document.getElementById("navbar-iframe-container"), id: "navbar-iframe" }); } }); </script>

Cumartesi, Nisan 29, 2006

Saçına, dökülmeyi önlesin ve beslesin diye mayonez süren bi' adam benim herhalde.

Evet, çok işe yarıyor..

Kınada saçı besliyormuş, dur bakalim..

Pazar, Nisan 23, 2006

Çevrede fazlasıyla ne yapmamız gerektiğini söyleyen insanlar var. Herkes iyiliğimizi düşünüyor, herkes doğruyu biliyor. Teker teker dinliyoruz hepsini, onların bilip de bizim bilmediklerimizin neler olduğunu anlamaya çalışıyoruz. Her insandan ayrı bir doğru çıkıyor, her insandan ayrı bir görüş. Kafamızı nereye çevirsek aynı. Bize yardım ettiğini sanan, doğru yapmamızı isteyen onlarca insan. Gözlerimizin içine bakıp olan biteni anlamaları daha kolayken, tüm zamanlarını sadece konuşmakla geçiren bu insan topluluğu, ne yazık ki hiçbir zaman gerçekten neler hissettiğimizi, neden böyle davrandığımızı bilemeyecek. Bir şeyleri çözebilmek için önce anlamanın gerekli olduğunu bilmeleri fazlasıyla zamanlarını alacak. Nelerin olduğunu çevremizde ki insanlara anlatma mecburiyetimiz olmamasına rağmen, insanların en azından bizleri doğru bilmesini istediğimiz için çabalıyoruz. Fakat bu işe yaramıyor. Çünkü insanlar dinlemeyi pek sevmiyor.

Baska bir program da tekrar görüşmek üzere.

Çarşamba, Nisan 12, 2006

Biz hep..

Binlerce kez söz verdik,
Binlerce kez gülümsedik insanların yüzüne.
İşe yaramadığını anlayana dek,
Çok uzun zaman geçti aradan.
Kime baksak yenilmiş gözlerle bakardı bize
Sahip olduklarımızın anlamını yitirdiğini anlardık
Asıl önemli olanın sahip olmadıklarımız olduğunu anlaya dek,
Yerimizde sektiğimizin farkına bile yaramamıştık.

Önümüzde duran herkesi ezerken,
Geride bıraktığımız benliğimiz,
Bizi biz yapan benliğimiz,
Her geçen dakika biraz daha çürüyordu.
Kime bahsettiysek bundan,
Suçladı bizi.
Oysa yaptığımız hiçbir şeyin farkında değildik ki.

Önümüzde duran tüm engelleri aşarken,
Herkesi hırpalarken,
Ruhumuz her harekette biraz daha zayıf düşüyordu.
Bizi artık terk edeceğini düşünmeye başladığımız anda,
Korkmaya başladık.
Ya bizi terk ederse?
Ya terk ederde bir daha dönmezse?
O zaman biz nasıl yaşardık?

Ne kadar acımazsız olsak da,
Ruhsuz yaşamın hiçbir anlamının olmadığını bilirdik.
Kendi ruhumuzu incitirken,
İnsanları hırpalarken,
Aklımıza getirmezdik hiçbir zaman bunu.
Çünkü bunları düşünmek,
Engellerdi tüm yaptıklarımızı,
Engellerdi insanlara eziyet etmemizi.
Ve biz bunun olmasını istemezdik.

Çünkü bizler;
Acı çektirmeyi seven,
Yüz karası,
İnsanlık suçu işleyen kişilerdik…

Pazar, Nisan 09, 2006

Öyle oldu.

Bahçelerde maydonoz
Gel bize bazı bazı
Ben annemi özledim
Yaşasın 23 Nisan.

Perşembe, Nisan 06, 2006

Ağzımız, tatlan!

- Gelecek yüzyılda yapılacak olan tüm savaşların plan ve projeleri 2 akide şekeri karşılığında elime geçti arkadaşlar.
- Harika!
- Ama bunların hiç bi' değeri yok?
- Neden?
(Derin bir sessizlik..)

Ve :
- Akide şekerimi geri istiyorum ben!

Hello papa. Oğlun geldi, Almanya'dan..

Papa ile yaptığım görüşme çok olumlu geçti arkadaşlar.