Micho2 Michougué <body><script type="text/javascript"> function setAttributeOnload(object, attribute, val) { if(window.addEventListener) { window.addEventListener('load', function(){ object[attribute] = val; }, false); } else { window.attachEvent('onload', function(){ object[attribute] = val; }); } } </script> <div id="navbar-iframe-container"></div> <script type="text/javascript" src="https://apis.google.com/js/platform.js"></script> <script type="text/javascript"> gapi.load("gapi.iframes:gapi.iframes.style.bubble", function() { if (gapi.iframes && gapi.iframes.getContext) { gapi.iframes.getContext().openChild({ url: 'https://www.blogger.com/navbar/14364200?origin\x3dhttp://michougue.blogspot.com', where: document.getElementById("navbar-iframe-container"), id: "navbar-iframe" }); } }); </script>

Çarşamba, Ağustos 31, 2005

"O" kadar!

Hayat ara sira gizlenmemiz gereken ruzgarlarla dolu, onlardan korunabilsek bile bunca acidan kurtulabilmemizin imkani yok. Öyle ya da böyle, isine gelsin gelmesin farketmiyor. Hayatin dedigi tek birsey var: "Ben istiyorsam olacak!"

Salı, Ağustos 30, 2005

Gerçekten öyle..

"Senin fizyolojik yaşınla yürek yaşın arasında sorun var sanırım ya da matematiği bana hala öğretememişler" demişti bana. Ona, bunu soyleyen ilk kisi olmadigini soylemiştim.. "Igrenc" diye cevap vermişti.. "N'dir igrenc olan? Doğallığım mı?" diye sordum. Cevabı cok ilginc oldu "Hayır ilk olamamak sadece".

Simdi dusunuyorumda dediklerinde cok haklı sanırım. Hic bu kadar dogru bulmamistim karsimdaki insanin soylediklerini. Ya da hic bu kadar dikkatli beklemedim verecegi cevabi. Uzerinde dusunecegim cok fazla zamanim olacak. Cunku uyuyamamak gibi bir sorunum var. Yatagima uzanip beyaz tavanda gormek istedigim yeni kahramanlarla bu konu hakkinda cok atışacağız belli. Fakat n'olursa olsun değişmeyecek tek birşey var, ilk olmak gerçekten "güzel".

Yeter, sıkıldım!

Zaman hicbirseyi silmiyor, kocaman beyaz bir örtü gibi, tatillerde koltukların üstünü örttüğümüz cinsten hani.. Tatilden dönüşte nasılda kaldırılır hepsi. N'kadar gecerse gecsin, hic farketmiyor. Birileri gelip bir sekilde o örtüyü kaldırıp altında ki şeyi hatırlatıyor. Artık sıkılmaya başladım. Eski düşüncelerden, eski anılardan kurtulmanın vakti geldi gibi. Beni bu kadar sıkıntıya soktuuna gore gercekten bazi seylere "dur" demenin zamanı geldi. Belki de okadar zor degildir ha? Ölen dedemin ardindan yapılan miras kavgalarina seyirci kalip, guclu gorunmeye calismaktan daha kolay olduuna eminim. Uzerimdeki ütülenmis siyah takım elbise ile bogazimi sıkan kravata dayanabildimse mutlaka bunuda dayanabilirim. Zaten bayat ekmege, buzdolabinda kaldığı icin sertleşen fıstık ezmesini surebilecek kadar yetenekli ve sabırlı biriyim. Kısaca sorun olacagini sanmiyorum.

Sana "sey" dedigim icin uzgunum.

Bir ask oykusu icin yanlis yerdeyiz, ya da birbirimizden cok farkli yerlerde. Seninle yasamayi istedigim cok sey oldu, soylemeyi isteyipte bir turlu beceremediim düzenelerce kelime.. Bunlari paylasmayi isteyipte bir turlu yapamamak sonrada tutku haline donusturmek.. Bana gore degil, olmamasi gerekmekte.. Bu satırlarda her zaman kelimelerin arkasina gizlenen duygular oldu, bunu hic bir zaman farkedemedin. Gormek istemediin için belkide.. Sana herseyi yazmayi oyle cok istedim ki, hemde acik secik sekilde. Uyuyamadığım saatlerde, yatagima uzanip tavana baktigim gecelerde, gozumun onune gelen tek sey sen oldun. Sana "sey" dedigim icin uzgunum, sakin kirilma, sadece simdilik ne olduguna karar veremedim. Bu kadar farkli olman elbette senin sucun degil, bunu biliyorum. Digerlerinden seni ayiran "herseyin" tek bir butun halinde isimlendirilmesi, tahmin edemiyecegin kadar güç. Oysa ki yaşamak ne kadar kolay, 2 kuru ekmek ve bir bardak su. Uyuyacak bir yer bulman hicte onemli degil ; çünkü uyuyamıyorsun ki.. Bu yazdıklarımdan çıkartabilecegin hic bir sey yok ya da olmamalı. Kendimi rahatlatmak için yapıyorum. Bu kadar bencilim işte. Çizdiğim her kelime birazdan parçalara ayrıldığında ve şöminede içimi ısıttıgında biraz daha sakinlesmis biraz daha huzurlu sekilde sıcak cikolatamı icerken tv'nin başında uyuyakalacagım. Sonunda, bir kaç saatte olsa uyumuş olmanın verdigi huzurla cevreme geçiçi gülücükler savurabilirim..
Sadece kisaltilmis cumlelerle anlasabilecegim bi dost istiyorum ben..

Pazar, Ağustos 28, 2005

Hanginiz kara murat?

Cumartesi, Ağustos 27, 2005

"Uvey evlat" muamelesi goren Luigi'yi her zaman Mario'dan daha cok sevdim.
Bazi pencereler oyle yapilmistir ki ardina kadar acip disari sarkmak kesinlikle olanaksizdir. Bu gibi durumlar her zaman öfkelendirir beni.. Rahat olup, delice sarkip, dusecekmis gibi olmak gerekir bazen. Gerekir abi!..
Bazen yapmamam gereken seyleri neden yapamadigimi dusunuyorum ve bu beni her seferinde dahada yorgun ve huzunlu kiliyor.. Sence neden yeri geldiginde bu kadar beceriksiz olma gibi ozel bir yetenegim var?
Sanırım en iyi arkadaşlarım kedilerim ve köpeklerim oldu; çünkü ne soru sorarlar ne de kusur bulurlardı. Hepsini çok özlüyorum.

Cuma, Ağustos 26, 2005

Kritik durumlardaki insanlari gözlemek her zaman hosuma gitmistir. Eger karsima bir trafik kazasi ya da bir sokak kavgasi, ya da bir laboratuvar kavanozunda saklanan bir bebek cikmissa, durup oyle dikkatli bakarim ki, gozlerimi hic kırpmam ve gordugum seyi bir daha asla unutmam..

Perşembe, Ağustos 25, 2005

Canım sıkılınca kendime sahte bir kimlik yarattım.

Sonrada kahraman olup kendimi manşetlere taşıdım.

ben bir büyüğüm, beyazım, papağanım..

Insanlarin hayvanat bahcesindeki buyuk beyaz papagana, insanca bir seyler soylemesini bekleyerek bakisini animsatan bir bakisla gözlerini dikmis bakiyordu bana.. oysa ki bir papagan degildim ben, rengimde beyaz olamayacak kadar cok soluktu o gunlerde.. bakislarimi kacirip, neden bana oyle baktigini kendi kendime sorup dusunmeye basladim. beni buyuk beyaz papagan olarak gormesine sebep olan sey ne olabilirdi ki? belki her zaman boyleydim, belki de ilk defa biri gercek beni gorerek bakiyordu bana.. belki görmek istedigi seyi degilde, olan seyi gormeyi istedigi icindi bakislarindaki o gariplik.. kafa yormamalıyım. öyle ya da böyle, en kötü ihtimalle ben bir buyuk beyaz papaganim.

Çarşamba, Ağustos 24, 2005

Bu kırık ayna değildir benim yaşamım, bu beni paramparça gördüğün..

Pazartesi, Ağustos 22, 2005

Gok kubbe ve kucuk mavi balonlar, nereye gittikleri belirsiz, neden elimizden kacirdigimiz o seyleri en yukariya uctuktan sonra patlarken goremeyiz?
neden söz vermek bu kadar basit? neden sozunde durmaz insanlar? bu ayrı bir zevk midir yoksa istem disi olusan bir durum mu? guveni yikmak, yok etmek neden bu kadar normal? hemen cikar yüzündeki maskeyi ve gidip aynaya bak.. tanımıyorsun degil mi? evt lanet olası, evt o sensin! uzun zamandan beri görüşmediğin..

Perşembe, Ağustos 18, 2005

ormanda yuruyordum, masal kitaplari gordum agaclara asilmis..

Çarşamba, Ağustos 17, 2005

kimseye karsi degilim, kimse bana karsi.. buna cok dikkat etmek gerekir. bir kimse degilsen, kimselerle hep sorunun vardir.. ve hic bir kimse istemez kimse olmamani.. acitir canlarini, kimse olarak yasamaya cekmek isterler seni.. ve sakin unutma; bir kimseyle savasmak istiyorsan hayalet avcilarini cagir.. onlar kimseyi avlamakta cok yeteneklidir..

Perşembe, Ağustos 11, 2005

tika basa patlayici doluyum, her an patlayabilirim. Kendi kendime adimi vermeden kac kez telefon ettim, olayi haber vermek icin, zamaninda olay yerini bosaltabilmem icin. bunalim tam tepemde..
taninmak istemiyorum. bilinmedik bir kir yerinin bilinmedik bir kosesinde bilinmedik bir kadinla bilinmedik bir hayat, bilinmedik bir ask, dahada bilinmedik bir aile, cevremde yine bilinmedik insanlar ve bu insanlarin kurabilecegi hic bilinmedik bir dunya aslinda istedigim..

Pazar, Ağustos 07, 2005

Orospu cocugu olmanin birtakim seylerden daha avantajli oldugunu dusunuyorum. Cunku o zaman istedigin babayi secebilirsin kendine. Ustelik bu konuda hic bir zorunlulugun olmaz..

Pazartesi, Ağustos 01, 2005

bazi seyler degisiyor bazilarida hep kalici, berbat kokuyorsun keysi cabuk cik disari.